En Çok Okunanlar

Benzer Başlıklar

Bir Dem Mitoloji: Amacın Amacı Sisifos

Hepimiz Sisifos’u duymuşuzdur. Zeus tarafından cezalandırılmış ve süreklilik içine hapsolmuş kişi olarak bilinir. Kısaca hatırlatmak gerekirse: Zeus, Sisifos’u bir dağın zirvesine bir kayayı çıkarmakla cezalandırır. Kaya tam zirveye çıkmışken tekrar yuvarlanır ve Sisifos kayayı yeniden yukarı çıkarmaya çalışır. Kimilerine göre o, yalnızca kendisine verilen cezayı çekmektedir. Kederli kaderinden kaçmaya çalışmayan acınası biri olarak da görülür. Kimileriyse Sisifos’un ne olursa olsun dik durmaya devam ettiğini, yaşadığı şeyi tekrar ederek başkaldırdığını düşünür. Yani onun için, amaçsızca sürüklenen birisinden farklıdır diyebiliriz. Hatta bence Sisifos öyle bir hale gelmiştir ki artık sadece amacı olan birisi de değildir. O artık amacın amaçlılığını simgelemeye başlar. Elbette Sisifos’un durumundaki bu yorum değişikliği aslında Sisifos’un kendisine değildir. Yorum farklılıkları onun hikâyesini okuyan bizler açısından vardır. İnsanların büyük çoğunluğu okuduğu ve bildiği şeylerle kendilerini bağdaştırırlar. Bu nedenle de birçok şeyi, olmayı düşledikleri ya da o doğrultuda ilerlemek istedikleri biçimlerde yorumlarlar. Aynı durum Sisifos olayı için de geçerlidir.

Gelgelelim bu amacın amacı dediğimiz şeyin ne olduğuna. Sisifos aslında yaşam amacı arayışını temsil etmeye başlamış bir simgedir. Bunu daha iyi anlamak için gelin birlikte amacın tanımını biraz değiştirelim. Amaç, genelde ulaşmak istenen sonuçtur. Biz bunu biraz daha genişletelim. Amaç, ulaşmak istenen sonuç veya o sonuca ulaşmaya çabalamaktır. Amacı bu şekilde düşünecek olursak eminim birçoğumuzun kafasının içi de rahatlayacaktır. Çünkü insan her zaman yaptıklarından bir sonuç elde edemeyebilir. Faydacı düşünceler bize amacı, iyi sonuç, olarak dayattığı için bazen ne yaparsak yapalım olmuyormuş ya da yapamamışız gibi gelir. Bu, sahte başarısızlık hissidir. Aslında amacı kaybetmek de budur. Ancak amacın anlamını az önceki söylediğimiz hale getirirsek çabalayan herkes bir şeyleri başarmış olur. Gördüğünüz gibi bazı konularda insanlık yanlış temeller üzerine kurulmuş olabilir ve bu küçük gibi görünen kelime, amaç, insanlar için büyük bir sorun haline gelebilir. Kısacası insanın amacı her deneyimi bir sonuca kavuşturmak olmamalıdır. Sonuçlar, istisnai deneyimleri deneyimleme cesaretinden doğabilecek olasılıklardır da diyebiliriz. Kimileri bunu sonuç odaklı başarıyı elde edememişlerin uydurduğu bir sığınak olarak da görebilir. Ancak unutmamak gerekir ki bu fikre kapılmaya neden olan şeyler süregelmiş bazı yanlış uygulamalar ve yaşantılar olabilir. Önemli olan ulaşmak değil önemli olan uğraşırken elde ettiklerimizdir, klişesini söylemeden bu kısmı geçmek istemedim. Zaten sonuç başarısı dediğimiz şey aslında bu uğraşı verirken elde ettiklerimizin bir araya gelip nihaiye yakın bir bölümünü oluşturmasıdır. Sonuç odaklı olmamızdaki en büyük etkense, bütünün parçaların toplamından daha büyük olduğu fikrinin içsel olarak toplumların ortak zihnine yerleşmesidir. Bu görüş yanlış olmasa da şahsen eksik bulduğum bir cümledir. Bütün, parçaların toplamından daha büyük bir yapı oluşturabilecek olsa da bazı parçalar işlenmeden önce bütünden daha büyük bir yapı teşkil edebilir. Bir parçayı başka parçalarla birleştirme mecburiyetinde elbette bu büyük parçayı daha küçük, işlenmiş ve bütünü ayakta tutacak uyumluluğa getirmemiz gerekir. Bu şekilde söylemek her ne kadar önceki haline göre uzun sürse de bence bütünü ve bu bütünleri oluşturacak parçaları daha iyi anlamamızı sağlayacaktır. Parça ve bütün kargaşasını bir kenara bırakacak olursak başta belirttiğimiz amaç tanımındaki değişikliği Albert Camus’nün şu sözlerinin de desteklediğini düşünebiliriz “Tepelere doğru tek başına didinmek bile bir insan yüreğini doldurmaya yeter. Sisifos’u mutlu olarak tasarlamak gerekir’’ (Camus, 2021, s.141). Burada didinmek olarak geçen kısım aslında amaç olarak bireyde var olabilecek olan kısımdır. Yani illaki bir sürecin sonunda bir şey elde etmek değildir. Bazen sonu gelmeyen bir süreç de insan için amaç olabilir. Bu amacı güderken elbette sonuç benzeri şeyler elde edilebilir. Hemen kısa bir örnekle açıklayalım. Diyelim ki 63 yaşında görece yaşlı bir birey var ve bu birey balkonunda devamlı olarak bitki besliyor. Bu bitkilerle sürekli ilgilendiğini ve bunu son on senedir yaptığını farz edelim. Bu kişi bazı bitkileri çiçek açsa da açmasa da sulamaya ve gübrelemeye devam ediyor. Birey, bitkiler çiçek açmadığında onlara bakmayı bırakıyor mu? Sorusunu yöneltmemiz lazım. Bırakmadığını düşündüğümüzde bu kişinin amacının çiçek görmek veya çiçek elde etmek olmadığını anlamış oluruz. Dikkat ederseniz büyük çoğunluk bitki bakmak, beslemek der. Yani amaç burada çiçek/sonuç elde etmek değildir. Amaç tamamen sürekliliğe dayanır ve aslında Sisifos’un yaptığından pek farkı kalmaz. Tabii Sisifos başta bunu ceza olarak almıştır.

Bir yandan da bizlere yine trajik bir tablo ortaya koyar. Sisifos’un yaşadığı gibi birbirinden farkı olmayan sonsuz bir hapis. Sabah kalk, dün yaptığın her şeyi tekrarla ve uyu. Bu çemberi ancak ve ancak kendi küçük varoluşumuz içerisinde yine kendimizce anlamlı olarak görebileceğimiz sonsuz amaçlar edinmek kırabilir. Garip bir ikilem değil mi? Hem Sisifos gibi olmak hem de Sisifos gibi olmamaya çalışmak. Bu durumda şu unutulmamalıdır, insan veya herhangi bir şey tek yönlü değildir. Keskin bıçağın bile kör yüzü vardır. Biz işimize gelen kısmı kullanmalıyız. Bu şekilde aynı zamanda acıdan, cezadan kaçmış Sisifos ve amacın amacını anlamış Sisifos olabiliriz.

Tüm bu unsurlardan dolayı Sisifos diğer insanlar için amacın amacı haline gelir. Bizlere amacı da amaç olarak edinebileceğimizi trajik bir şekilde öğretir. Yalnızca sonu olan şeylerin değil kendi sonunuza kadar yapabileceğiniz sonsuz şeylerin de amaç olabileceğini bizlere gösterir.

 

KAYNAKÇA

Camus, A. (2021). Sisifos Söyleni. İstanbul: Can Yayınları.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz