Öncelikle merhabalar, röportaj teklifimizi kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz. Biz, sizi tanıyoruz ancak genel bir giriş yapmak adına, kısaca kendinizden bahseder misiniz?
Merhabalar. Ben de röportaj teklifiniz için teşekkür ederim. Gönül isterdi ki derginizde bir inceleme ile yer alayım fakat mücbir sebepler mi diyelim, mecburi şartlar mı diyelim, iş yoğunluğu filan derken bir türlü fırsat olamadı. Kısmet bu röportajaymış. 🙂 Ege Üniversitesi Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsünde öğretim görevlisi Dr. olarak görev yapmaktayım. Lisansım Türk Dili ve Edebiyatı, yüksek lisansım ve doktoram Türk Halk Bilimi alanında. Yabancılara Türkçe, Türk Halk Edebiyatı alanlarında ders veriyorum ve mitoloji, masallar ve benzeri konularda kendimce bir şeyler yazmaya, anlatmaya çalışıyorum.
Bugün, genel olarak mitolojiye özel olarak da Türk mitolojisine karşı yükselen bir ilgi var. Siz bu furyanın dışında olarak; bir meslek, bir uzmanlık olarak mitolojinin içindesiniz. Bu yükselişi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu tip sorulara genelde birkaç boyutta cevap vermeye çabalıyorum. Sonuç itibarıyla karşımızda hap bilgilik bir durum veya tek kalemde bir şeye bağlayabileceğimiz bir kavram yok. Çeşitli sebepleri var bu ilginin ve yükselişin. Bunların başında kısaca bahsetmek istediğim “tüketim dünyası” da söz konusu. Birçok şey tüketildi. Ama mitoloji tükenmeyen, değişip dönüşebilen ve aynı kalan özelliklerini de sürekli güncelleyebilen, zamanı ve mekanı aşabilen bir olgular dünyası. O yüzden tüketimin dönemsel ihtiyaçlarına her zaman cevap verebiliyor. Her zaman derin bir bilgi, etkileyici bir estetik tasavvur ve ilgi çeken şeyler topluluğu. Bitmek, tükenmek bilmeyen bir kaynak aynı zamanda. Bu sebeple tüm endüstrilerde ihtiyaç karşılayan bir memba konumunda. Bu kulağa biraz olumsuz gelebilir, ama böyle bir tarafı olduğunu da kabul etmek lazım. Bununla birlikte mitolojinin saydığım bu özellikleri onu çok güçlü kılıyor. İnsan olarak en temel kodlarımızdan, evrensel ve aynı zamanda milli, bu sebeple sürekli devam ediyor, yaşıyor. Mitler ve onlardan ibaret olan mitoloji insanların sorularına cevap, sorunlarına çözüm önerileridir. Çağımıza bir bakalım. Çok sorumuz ve çok sorunumuz var. Ne kadar ilerlersek ilerleyelim, teknoloji ne boyuta gelirse gelsin, mitler bir şekilde hayatta kalıyor ve hala sorulara cevap, sorunlara çözüm olabilmeye devam ediyor. Türk mitolojisi özelinde konuşacak olursak, ben bunu bir kimlik ve öz kavramıyla açıklamak istiyorum. İnsanlar Türk mitolojisine ihtiyaç duymaya başladı ve Türk mitlerinin zenginliğini fark ettiler. Türk mitolojisinin iç dinamiklerine baktığımızda çağımızdaki birçok soruna cevap bulabiliyoruz ve ne kadar uzaklaşsak da bu cevaplar “bize ait” ve “bizden” ve her şeye rağmen hala “bizde”ler. Biz, Türk mitolojisiyle yeniden tanışarak aslında kendimizle yeniden tanışıyoruz. Mitler toplumların çocukluk dönemiyse biz çocukluk dönemimizi yeniden keşfediyoruz. Bu sebeple de biraz sempatiyle yaklaşıyoruz. Ayrıca özellikle kültür endüstrisi ve kültür emperyalizmiyle Batı merkezli alıntı hikayelere, alıntı kahramanlara doyduk. “Bizde ne var?” demeye başladık. Hem akademik anlamda hem sanatsal anlamda çalışmaların artması bu sorgulamaya bağlı, bu sorgulama çalışmaları artırdı, çalışmalar da tekrardan sorgulamayı ve ilgiyi
artırdı. Bir döngü halinde Türk mitolojisinin zenginliğini yeniden keşfediyoruz. Çünkü hem bizden olan bu şeylere ihtiyacımız var hem de alıntı, sipariş, ithalat işlere doyduk.
Akademik olarak uzmanlığınız demonoloji üzerine; bu mitolojik kategori Türkçe literatürde en az yer ayırılanlardan biri, bununla ilgili neler söyleyebilirsiniz?
Öncelikle şuna bir açıklık getirmek istiyorum. Mitolojinin demonoloji diyebileceğimiz veya en azından bu ifadeyle karşılamaya çalıştığımız kısmıyla ilgili çalıştım fakat bir süredir başka alanlara yöneldim. Bu bilinçli bir tercihti. Söyleyebileceğim şeyleri söylediğimi hissediyorum ve kendimi tekrar düşmek istemiyorum ki daha sonra epey başarılı çalışmalar da yapıldı. Demonoloji ifadesi ve demon terimi de alıntıladığımız kavramlar. Fakat terminolojik anlamda en kapsamlı ifadeler bunlar. Olağanüstü varlık, kara iye vb. birçok varlık etrafında tartışma yaratılabilir fakat demonoloji ve demon ifadelerini tercih ettik ki bizden önce ve sonra da birçok kişi özellikle “demonik” terimini kullandı. Türkçe literatürde en az yer ayrılanlardan biriydi! Artık değil. Benim ilk olarak yüksek lisans tezi şeklinde hazırladığım “Türklerin Şeytani Masalları”ndan önce çok sayıda makale ve bildiri vardı, hatırı sayılır sayıda eserde de bu konu yer alıyordu. Hepsi de son derece kıymetli çalışmalar. Türk kültüründe demonik varlıklar üzerine en azından tez/kitap boyutunda öncü çalışmaları biz yaptık, bizden sonra da İrfan Polat, Mustafa Duman, Salim Fikret Kırgi, Ali Osman Abdurrezzak, Ahmet Burak Turan ve Mahir Şanlı’nın gayet başarılı çalışmaları çıktı. Artık bir kaynakçadan söz etmek mümkün. Hem akademik hem de sanatsal anlamda Ali Can Meydan, Bartu Bölükbaşı gibi çok güzel işler yapan arkadaşlarımız var. Burada, birçok çalışmış ve çalışmakta olan ismi saymak mümkün, anmadığım isimler bana kırılmasınlar. Evet, hala çalışılabilecek çok şey var ama sanırım o kişi artık ben değilim. 🙂
Gelelim asıl meseleye, hem dergimizin yayın politikası olması hem de sizin bu konuda çeşitli çalışmalarınız bulunması sebebiyle; mitoloji ve fantastik kültür ilişkisi üzerine yorumlarınız nelerdir?
Mitoloji, fantastik kültürün en temel kaynaklarından biri. Hatta belki de birinci sırada. Geriye dönüp bakın, fantastik kültürün, en azından günümüzdeki modern anlamda fantastik kültürün başlangıcından günümüze farklı alanlardaki tüm üreticilerin temel kaynağı mitoloji ve mitolojinin de içine dahil olduğu halk bilgisi olmuştur. Çok uzağa gitmeyin, Poe’ya bakın, Lovecraft’a bakın, Tolkien’e bakın. Tolkien’in amacı mitolojiden beslenen bir İngiliz mitolojisi oluşturmaktı ve kökeni Fin halk bilgisi ürünleriydi mesela. Detaya inmiyorum bile, en temel isimlerden bahsediyorum. Borges der ya hani, edebiyat fantastikle başlar, insanlığın ilk ürünleri fantastiğin ta kendisidir. Terminolojik tartışmaya girmeden söylüyorum, bu doğru. İnsanlığın ilk anlatılarına bakın. Destanlara vb. Karşılaşacağınız şey olağanüstü, fantastik, hayali, gerçekdışı olacaktır. Bu sebeple fantastiğin kökeninde bizzat mitoloji vardır. Elbette ki fantastiğin her noktasının ilk ve tek kökeni mitoloji olmak zorunda değildir. Ama birbirinden ayrılamayacak bir ilişkiden bahsediyorum. Mitoloji insandan bağımsız değildir. Mitolojiyi de fantastik edebiyatı da yaratan insandır.
Her geçen gün daha fazla dijitalleşen bir dünyada yaşıyoruz. Öyle ki kültürel değerler giderek dönüşüm geçirmekte ve farklı usullerde karşımıza çıkabilmekte, bu konuyla ilgili ne düşünüyorsunuz?
Bunun hem olumlu hem de olumsuz yanları var. Öncelikle olumsuz yanlarından bahsedeyim. Daha önceki bir soruda da bahsettiğim gibi alıntı ve ithalat kültürel kavramlara boğulduk. Bunları öğreniyoruz, sahipleniyoruz, tüketiyoruz ve kendimizi bunlarla ifade etmeye çalışıyoruz ama olmuyor, olamıyor, ağızda kekremsi bir tat bırakıyor. Bununla birlikte klişe bir ifadeyle gittikçe tek tip haline geliyor her şey ve kültürel değerler, burada kendimiz için konuşacak olursak Türk kültürü elimizden kayıp gidiyor. Böyle bir etki maalesef var. Fakat diğer taraftan, dijital dünyanın imkânları kültürümüz ve halk bilgisi ürünlerimiz için yeni alanlar açıyor. Bu alanlar kaydetme, koruma, aktarma, icra etme gibi özellikleri de içerebiliyor. Dijital dünya halk bilgisi ürünleri için yeni bir yaratım, icra ve aktarım ortamıdır. Kültürümüzün tüm ögeleri için öyle. Yani dijital dünyayı ve kültürü doğru kullanıldığında ve bu kavramlara hakim olunduğunda olumlu, yanlış kullanıldığında ve üretici değil, sadece tüketici olduğumuzda olumsuz buluyorum. Bu bağlamda Türk kültürü için dijital kültür ortamında üretici ve araştırmacı kısımlarında etkin olmamız gerekiyor.
Dijital dünya, mitoloji ve fantastik kültür; bu üç kavram iyiden iyiye iç içe geçmiş bir halde, Türkiye’de bu ilişkiyi içeren hangi çalışmalar var? Olanlar yeterli mi? Değilse artırılmaları için neler yapılmalı?
Türkiye’deki çalışmalar kalite seviyesi belli başlı noktalarda gayet iyi, bazı noktalarda ise henüz istenilen noktada değiller. Ben fantastik edebiyat, korku edebiyatı, bilimkurgu edebiyatı gibi üretim alanlarında çok kaliteli isimlere ve eserlere sahip olduğumuzu düşünüyorum. Video oyunu veya diğer adıyla dijital oyun konusunda da Mount&Blade, İstanbul Kıyamet Vakti ve Uruz gibi örnekleri başarılı buluyorum. Fakat hem nicelik hem de nitelik bağlamında daha çok yolumuz var. Ben bu işin doğru iş birliklerinden geçtiğini düşünüyorum. Yani bir video oyununu üretebilecek kalifiye bir kişiyle örnek veriyorum Türk mitolojisini doğru aktarabilecek kalifiye bir akademisyenin bir araya geldiği türden işler olmalı. Yani bu noktada iş birliği çok önemli. Bir de bu alanın dinleyicisi, okuyucusu, tüketicisi olan bireylerle diyalog çok önemli bence. Mesela ileride bir gün bir video oyunu ekibinde yer almak isterim ve bu bağlamda oyuncuların nelere dikkat ettiklerini irdelemek isterim. Onlarla görüşmek, onların fikirlerini almak… Tıpkı bir masal derlemesinde anlatıcı ve dinleyicilerle görüşmek gibi.
Dijital dünyada en büyük sektörlerden birisi, oyun sektörü. Mitoloji ve fantastik bu sektörde nasıl yer buluyor? Hangi yapımları önerirsiniz? Türk yapımlar bu konuda hangi seviyede?
Aslında yukarıdaki soruda buna kısmen cevap vermiştim. Türkiye’de 80’1i yılların sonlarına doğru başlıyor bu macera fakat asıl gelişim 2000’den sonra günümüze doğru yayılıyor. 2000’lerden önce Lale Savaşçıları: İstanbul Efsaneleri var mesela, çok önemli ve dönemi için gayet iyi bir oyun. 2000’lerden sonra video oyunu sektörümüz gelişmeye başlıyor ve belli başlı öne çıkan üretimler var. Mevlüt Dinç’in çalışmaları, Hükümran Senfoni, Umaykut Online gibi isimleri de bu soruda anmak isterim. Türk yapımlar henüz “emekleme” aşamasında ama dediğim gibi doğru yatırımlar ve ortaklıklarla çok iyi işler yapabilecek isimler mevcut. Dijital oyun / video oyunu artık kültürel ögelerin yeniden yaratımı ve aktarımı için bence en önemli alan. Sinema ve dizi sektörünün çok önünde. En önemlisi de aktarım için hedef kitle olan çocuklara ve gençlere ulaşmanın en hızlı yolu, hem de miktar olarak en yoğun olanı. Türk yapımlar Türk kültürü çalışan isimlere ulaşmalı. Biz buralardayız.
Son olarak çağı yakalamak adına, dijital dünyaya entegre olmak isteyen arkadaşlara; hem Türk mitolojisine hem de Türk fantastiğine katkıda bulunabilmeleri için, nasıl bir yol izlemelerini tavsiye edersiniz?
Eskiden “Türk mitolojisi mi var?” diye komik bir soruyla karşılaşırdık. Bu soru tarihe karıştı. Türk mitolojisi var, her milletin mitolojisinin olduğu gibi ve Türk mitolojisi çok zengin, yine her milletin mitolojisinin olduğu gibi. En detaylı noktalara kadar araştırılıyor Türk mitolojisi, kaynak eksiğimiz de yok. Biraz araştırsınlar. Gerçekten şu an tek yapmaları gereken biraz araştırmak. İnternet başında geçirecekleri birkaç faydalı saat ile birbirinden kıymetli çalışmalara ve isimlere ulaşabilirler. Bu kişi ben veya benim tanıdığım biri olmak zorunda değil. Çok değerli isimler ve ürünleri var. Hangi birinden başlarlarsa illa ki bir faydası olacaktır. “Okulu bırakın, yazılım öğrenin.” demeyeceğim tabii ki. 🙂 Sadece dijital çağa ayak uydurabilen ve bu noktalarda söz sahibi olabilen arkadaşların biraz daha Türk kültürü hassasiyetine ve farkındalığına sahip olmalarını rica ediyorum. Hepsi bu. 🙂