Masal ilinde, yine güzel bahar günü,
Unutturacak kadar, tatlıydı kara dünü.
Dün ki, bir cenkten kalan yara payesi,
Ozanlar aldı kopuz, kara günün ertesi.
Sungur namlı, gözü pek bir yiğit vardı,
Kaf Dağı eteğinde, Haram Yedi’yi yardı.
Lakin dayanamadı, mübarek tatlı canı,
Kalmadı yine de hiç, yerde yiğidin kanı.
İçti şehadeti, billur Hakk kâsesinden,
Tevhidi duyuldu, koca dağ ötesinden.
Haram Yedi, yedi başlı, yedi nefesli bir dev,
Dünya üzerinde yoktur, ona layık bir ev.
Avare gezinip, dağları ev tutardı,
Sırlı bir haydut gibi, yolcu basıp yutardı.
Yedi başı, yedi günah haresiyle tüterdi,
Yediği her insandan günahları üterdi.
Günahkârlar pek lezzetli gelir idi dişine,
Masumdan tat almazdı, bak Allah’ın işine?
Dün kuşlukta yakaladı Haram Yedi yiğidi,
Tuzak kurup bozardı, Sungur da az değildi.
Belaydı ezelden güzel Masal iline,
Korkusu yerleşmişti, vatandaşın diline
Avlamak ister idi, bu belalı canavarı,
Kılıcı kesemezdi derisinden duvarı.
İsterdi şanı olsun, namı olsun bu ilde,
Cengi anlatılsın hep, nice sayısız dilde.
Aklına koymuştu, kötü Haram Yedi’yi,
Alacaktı tek hamlede, yedi kara kelleyi.
Aklında kara bulutlar, dalıverdi uykuya,
Ak saçlı, sakallı bir eren girdi rüyaya.
“Ey oğul, gel de, iyi dinle beni,
Bu cenkte muzaffer kılacağım ben seni!
Bir mavi köşktür, Kaf Dağı yamacında,
Orası yardımcındır cenkteki amacında.
Periler Sultanı, orada konaklardı,
Haram Yedi’ye kurduğu, bir dolu tuzaklardı.
Haram Yedi uyanık, yutmamıştı hiçbirini,
Basıp köşkü, perilerin yemişti her birini.
İnmeden midesine, o Periler Sultanı,
Yakaladı saldırmaya en uygun zamanı!
Çekti parlak kılıcını, adı Çobanyıldızı,
Parlamada öyle ki, güneşlerin hırsızı.
Vurdu göğsüne devin, o zarif kuvvetiyle
Yedi başı sallandı, acının darbesiyle.
Yine de kurtulamadı, yenilip yutulmaktan,
Hiçbir can kaçamazdı, ölüp unutulmaktan.
Artık kimse anmıyor, Periler Sultanı’nı,
Bari sen alıver, garibin intikamını.
Gidip o mavi köşke, bulmalısın kılıcını,
Alırsın o vakit Haram Yedi’nin başını.
Tek seferde yedi kelleyi, hiçbir yiğit alamaz,
Onla aşık atmaya nicesi dayanamaz.
Sebat edesin daim, onun ile cenkte,
Senden başkası yoktur kudretine denkte.
Varıp şimdi, düş yola, bul kayıp kılıcı,
Ol Kaf Dağı’nın bu derdine ilacı.
Düştü yola, çıktı köşke, tırmanarak yavaşça
Köşkten kalan harabe duruyordu salaşça.
Çobanyıldızı, bak, işte tam da orada,
Kimsecikler yok muydu, gerçekten de burada?
Titredi bembeyaz, nurlu bir görüntü,
Görünüp de kayboldu, gizemli bu örüntü.
“Nihayet gelebildin, emaneti bulmaya,
O devden ben garibin, intikamın almaya.”
Baş eğdi, yiğit Sungur sultanın karşısında,
Hiç kusur etmezdi, ölüye saygısında.
Kelam dahi etmeden, kuşandı pusatını,
Aklından geçirdi, bir kez daha muradını.
Gördü, uğursuz, lanetli yedi başı,
Bakınca andırıyordu, sapsarı yedi taşı.
Sarı benizliydi, kötücül Haram Yedi,
Sanılır ki, sarı saçlı, yedi başlı bir kedi.
Hemen atıldı yiğit, koca devin üstüne,
Kılıcını sapladı düşmanın sinesine.
Kara kanı boyadı, sapsarı gövdesini,
Haram Yedi yemişti Sungur’un çelmesini.
Yedi başı böğürdü, göğü yararcasına,
Gözleri fır döndü, bir çare ararcasına.
Sıktı dev ellerini, yaptı birer yumruk
Sallandı arkasında devasa, kara kuyruk.
Kamçı gibi şaklattı, kuyruğunu havaya,
Düşürdü hasmını, hemencecik şuraya.
Tökezledi Sungur, kuyruğun vuruşundan,
İrkildi Haram Yedi’nin tehditkâr duruşundan.
Gözleri yanıyordu, cehennemin yedi katı,
Bir zebaniyi anımsatıyordu, o çirkin suratı.
Umarsız saldırdı, kollarını savurdu,
Dağ yamacına kök salmış nice ağacı devirdi.
Koptu işte o anda, kudretli bir zelzele,
Kaçıştı orman halkı, yaparaktan velvele.
Sungur doğruldu, güçlükle yerinden,
Uğultusu yankılandı devin, ta derinden.
Koştu, koştu sıçradı hasmının omzuna,
Kılıcı savuruverdi, Haram Yedi’nin başına.
Düştü koca zalimin yedi başından biri,
Cıyakladı acıyla başların diğerleri.
Gündüzden geceye, bu savaş böyle sürdü,
Nihayet ikisi de, defterlerini dürdü.
Devasa haydudun yedi başı bir yerde,
Peki, yiğidimizin nurlu bedeni nerde?
Uzanmış yatıyordu, bir çınarın altında,
Her yanı kan revan, koca gövde yanında.
Çobanyıldızı, garip, düşmüştü elinden,
Son hece çıkmıyordu, takatsiz dilinden.
Yutkunarak getirdi, sessiz bir şehadet
Hu deyip inledi, açıldı ona cennet.
Kül oldu gün doğarken, şu zalimin bedeni,
Sungur sinesinde, açtı ezan çiçeği.
Dağları, vadileri, şehirleri doldurdu,
Matemli bir sala, insanları susturdu.
Dün cereyan etti, tüm bunlar işte,
Yiğitler yiğidi son yoluna gidişte.
Ozanlar ağıt yakıp efsaneye bakarlar,
Dünün karasına, bugün kandil yakarlar.
Kurtuldu Masal ili, Haram Yedi belasından,
Gözyaşları dinmedi, Sungur’un selasından.