Phoenix Yayınları’ndan çıkan Çağdaş İtalyan Edebiyatından Fantastik Öyküler, 2006 senesinde okuyucuyla buluşmuştur. Editörlüğünü Nevin Özkan ve Raniero Speelman’ın yaptığı eser, İtalyan Edebiyatında fantastik türün yerini konu alan detaylı bir girişten sonra 14 İtalyan yazarın 23 öyküsüne yer verir. Ankara Üniversitesi Dil, Tarih ve Coğrafya Fakültesi, İtalyan Dili ve Edebiyatı A. B. D. öğretim üyesi Prof. Dr. Nevin Özkan’ın yüksek lisans öğrencileriyle hayata geçirdiği bu projenin edebi olduğu kadar akademik de bir değeri vardır. Gelin şimdi kitabın zengin girişinden İtalyan Fantastik Edebiyatı’nın izini sürelim. Sonrasında kitabın içindeki yazarlara ve hikâyelere dokunalım.
İyi okumalar.
Kitap Hakkında
Öncelikle içindekiler bölümünde yazarlar ve hikâyelerine bir bakış attıktan sonra kitabın girişindeki İtalyan edebiyat tarihi dahilinde yolu fantastik türünden geçmiş İtalyan yazarları tanıyor ve onları etkileyen tarihsel dönemler ile bunun etkisinde gelişen motivasyonlarını okuyoruz. Kitabın asıl konusu olan çağdaş döneme kadarki başlıklar ise şu şekilde:
- Orta Çağ Kültüründe Fantastik Öğe,
- Rönesans’tan 19. yy’a kadar fantastik öğe,
- İtalya’da Geç Romantik Dönemde Fantastik Öğe,
- Fütürizm ve Faşist Dönemde Fantastik Öğe,
- 1950-1970 Yıllarının Ünlü Fantastik Yazarları,
- Günümüz Fantastik Yazarları
Orta Çağ denince Aziz Bernand de Clervaux’un o dönemde vuku bulan hayal gücünü, mimariyi eleştirirken Dante, Marco Polo, Boccaccio, Francesco Petrarca gibi gibi isimlerle tanışıyoruz. Rönesans döneminde ise Luigi Pulci, Ferrara Boiardo, Ludovico Ariosto, Miachiavelli, Campanella gibi yazarlardan bahsediliyor. Geç romantik dönemde ise Luigi Capuana öne çıkarken; Fütürizm ve Faşist Dönemde Luigi Pirandello, Massimo Bontempelli, Coorado Alvaro, Alberto Moravia, Vitaliona Brancati, Emilio Gadda ve Alberto Savinio dönemin önemli isimlerini oluşturuyor.
1950 ve 1970 yıllarına bakacak olursak Tommaso Landolfi, Italo Calvino, Marco Polo, Dino Buzzati, Primo Levi, Giorgio Manganelli isimlerine odaklanıyoruz. Bugünün İtalyan fantastik yazarlarına baktığımızda ise Luigi Malerba, Anatonio Debenedetti, Roberto Vigevani, Roberto Pazzi, Paola Capriolo, Stefano Benni, Sebastiano Vassali, Erri De Luca, Andrea Kerbaker, Marco Lodoli, Antonio Tabucchi, Edoardo Albinati isimleri önümüze çıkıyor. Böylece İtalyan Fantastik Edebiyatı adına geniş bir çerçeve edinmiş oluyoruz.
Öyküler Hakkında
Kitaptaki öyküler ve yazarlar ise son dönemden seçilip şu şekilde sıralanıyor:
- Luigi Capuana- Vampir-Büst
- Massimo Bontempelli- Elinde Gül Olan Adam
- Alberto Moravia- Yaşam Bir Düştür
- Vitaliano Brancati- Bir Evet Arayışı
- Primo Levi- Alın Yazısı-İyi Niyet Uğruna
- Giorgio Manganelli –16-27-59-60
- Luigi Malerba- Bir Sardalyenin Özyaşam Öyküsü -Gri Kız
- Antonio Debenedetti- Konuşmayan Kelimeler-Remake
- Gasualdo Bufalino- Ele Geçirilmiş Adam
- Stefano Benni- Osvaldo’nun Köpeği-Üç Denizkızı-Dondurmacı Kuş
- Paola Capriolo- Taş Kadın
- Roberto Vigevani- Mimar
- Roberto Pazzi- Gezilebilir Dağlara İniş
- Edoardo Albinati- Çöl Gülleri
Luigi Capuana isimli yazarla açılış yapan kitap yazarın Vampir ve Büst başlıklı öykülerine yer veriyor. Bu hikâyeler korku türünde yazılmış ve heyecan doludurlar. Vampir hikâyesinde ölen eşinin lanetine uğrayan kadın ve bebeğinin ürkütücü hayatını okuyoruz. Bu anlamda gözle görülmeyen bir beladan bahsedilirken bu varlık vampir olarak dile getiriliyor. Günümüzdeki tasvirinde görünmezliği konusu tartışmalı olan bu vampir imgesinden sonra Büst hikâyesinde büstünün heykeli yapılan adamın yaşadıklarını okuyoruz. Büstün içine ölen birinin kafatasını koyan sanatçı, büstünü yaptığı kişiye bilmeden zulmetmeye başlıyor. Büstü yapılana dek ölen kişinin kafatasının lanetini yaşayan model çareyi büstü parçalamakta görüyor.
Massimo Bontempell’nin Elinde Gül Olan Adam hikâyesi ise şaşalı bir opera salonu kesitinden fantastik tasvirlerle bezeli bir kurgu sunuyor. Anlamı geride bırakan bu çok sesli ve renkli sahne anlatımı okuyanda bir müzikalde olduğu hissi uyandırıyor.
Alberto Moravia’nın Yaşam Bir Düştür hikâyesinin Lovecraft’ın ünlü Cthulhu mitosuna çok benzeyen bir konusu var. Kitaptaki açık ara en iyi hikâyelerden biri olan Yaşam Bir Düştür, mitolojik bir girişle kurguyu temellendiriyor. Bir prensesin bir köstebek ile çiftleşmesinden doğan köstebek prens ülke yönetimi kolaylıkla eline alıyor. Hem de bunu uyuyarak yapıyor. Ama gördüğü düşler adadaki hayatı felç eden kötücül rüyalar oluyor. Bir canavarın uyuması ne kadar güven veriyorsa uyurken gördüğü düşler de toplumu tekinsizce tehdit ediyor. Vitaliano Brancati’nin Bir Evet Arayışı hikâyesinde ölen birinin yeniden dünyaya dönmesindeki tek şart bu dönüşü onaylayan bir “evet” tir. Ama en yakın arkadaştan en uzak tanıdığa dek bu yazılması gereken en zor evet olacaktır. Primo Levi’nin kitaptaki Alın Yazısı hikâyesi absürt komedi gibi işleyen trajikomik bir kurguya sahiptir. Herkesin alnına yazı dövmesi yaptırmasının popüler olduğu bir zamanda geçer hikâye. Ama alnında yazıyla dünyaya gelen bebek konusu farklı olacaktır. Gerçeküstü öğelerle bezenmiş hikâye, gene kitaptaki en iyi öykülerden olmaya adaydır. Yazarın İyi Niyet Uğruna hikâyesi ise yapay zekayı konu edinir. Hikâye, bir ağ sistemi ile sarılı bir şehirde geçer.
Giorgio Manganelli’nin 16, 27, 59 ve 60 hikâyeleri ise küçürek öyküler olarak yazılmış tek sayfalık hikâyelerdir. 16 başlıklı hikâyede ölüme giden adamın o an yaşadıkları anlatılır. 27 başlıklı hikâye, bir adamın yaptığı sıradışı yolculuğa yer verir. 59 hikâyesi bir adamın bir gün benliği ile karşılaşmasını konu alır. 60 hikâyesi ise “varlık dairesi”ni bahis eder ve varoluş sorunsalına el atar.
Luigi Malerba tarafından kaleme alınmış Bir Sardalyenin Özyaşam Öyküsü’nde yine gerçeküstücülük hakimdir. Hikâye, sardalye balığın yaşamı boyunca yaptıkları ve önüne çıkan derslerden ibarettir. Gri Kız ise fantastik olup olmadığı tartışmalı eğlenceli bir kısa öyküdür. Griler içinde çektiği reklam filminden sonra kahramanın hayatının grilerle kaplanması tesadüf müdür?
Antonio Debenedetti’nin Konuşmayan Kelimeler hikâyesinde hayalet olduğuna yavaş yavaş alışan bir insanın ölümü kabullenmesini okuyoruz. Aynı yazarın Remake hikâyesinde ayna ile kurulan ilişkiden iki ayrı dünyada yaşamayı kabul eden bir kahramandan bahsediliyor.
Gasualdo Bufalino, Ele Geçirilmiş Adam hikâyesinde giderek melek haline gelen adamın yaşadığı dramı, kendine dönüşünü ve toplumca kabulünü konu alıyor. Stefano Benni’nin üç ayrı kısa öyküsü Osvaldo’nun Köpeği, Üç Denizkızı ve Dondurmacı Kuş fablları hatırlatan bir tarza sahip. Şiirsel ve süslü anlatımlarıyla bu küçürek öyküler okuyana hızlıca nüfuz ediyor.
Paola Capriolo, Taş Kadın hikâyesinde taşa şekil verdikçe ona ruh üfleyen sanatçıyı ele alıyor. Bu öykü de gene mitolojik bir vurgu yakalayabileceğimiz hikâyelerden. Roberto Vigevani’nin Mimar hikâyesinde toplumsal eleştiriyi sırtlamasının yanında okurken düşündüren bir derinlikte güzel bir tat bırakıyor.
Roberto Pazzi’nin kaleminden çıkmış Gezilebilir Dağlara İniş hikâyesinde Nuh’un Gemisi konu alınırken Edoardo Albinati’nin Çöl Gülleri hikâyesinde ise çölde yaşadığı aydınlanma ile eskisi gibi olmayan bir karakter merkeze yerleştiriyor.
Sonuç
İtalyanca hikâyelere ulaşmak ve son dönem İtalyan edebiyatından fantastik seçmeler okumak meraklısı için iyi bir fırsat. Fakat hikâyeleri okudukça salt fantastik değil aynı zamanda bilim kurgu, korku ve gerçeküstü türlerinin konseptlerine denk geliyoruz. Bu durum fantastik tanımının farazi hale geldiği bir okuma sunarken kafa karışıklığına da sebep olabiliyor. Çünkü yukarıda saydığımız türler, spekülatif türler kümesinin içine alabileceğimiz bir çeşitlilikte kitaba dahil edilmiş. Bu anlamda kitaba başlık olarak “İtalyan Edebiyatında Son Dönem Spekülatif Türün Seyri” gibi daha kapsayıcı bir başlık atmak iyi bir alternatif olabilirdi.
Tür olarak fantastik, içindeki gerçek olmayan, hayal gücüne dayalı konseptleri ile bu dünyadan bir kaçış yolu sunar. Gerçeküstücülük ile fantastik aynı tür değildir. Ortak noktaları vardır ama söz konusu bilim kurgu türünde bu ortak noktalar daha çoktur. Fantezi bilim kurgu gibi bir türün kabulü ile birlikte halihazırda bu türler birbiri içinde erimeye çoktan başlamıştır. Ancak, diğer yandan da spekülatif türlerin alt başlıklarında konseptler arası ayrım, çoktan yapılmıştır.
Bu türlerin birbiri içinde eridiğini zamanlardan bu yana fantastik öyküler, geldiği ülkenin kültürüne, sosyoekonomik durumuna ve hatta kalıplaşmış korkularına dek uzanan çeşitlilikte bir konu skalası sunar. Öyle ya da böyle bizi gerçek dünyanın sıkıcılığından uzaklaştırır ve ufuk açan bir okuma sunar. Tam da bu yüzden fantastik türünün izini başka ülkelerin sınırları dahilinde sürmek çok kıymetlidir.
Peki, siz de hiç başka hangi ülkelerin fantastik öykülerini okudunuz mu?