Mathitr büyük bir şokla bir adım geri attı.
İşte bunu beklemiyordu … Hem de hiç…
Ed, bitik bir halde kapıda kafasındaki sorularla cebelleşirken o ise ne yapacağını kestiremeden öylece gence bakakalmıştı. Genç adamın omzunun üzerinden tanıdık bir simanın onlara doğru baktığını gördü. Yerinde taş kesti. Bu yüze oldukça aşinaydı. Cadı zihnini zorladı ama nafile. Yaşlı adam evine girdiğinde Ed’in olduğu yerde bayılmasıyla şaşkınlığı yerini telaşa bıraktı. Genç adamı küçük bir sihirle salondaki koltuğa kolayca taşırken Ed’in ejderhasının minik ama kararlı çığlığının sesi evine dek gelmişti. Ejderhalar büyüyü hissediyor ve durumu kabul etmiyorlardı. Kadim yaratıkları daha ne kadar bu saçmalığın içinde tutabilirdi ki? Şu an hissettiği paniği tarif edemezdi ama bir şeyler yapabilirdi. Evet hep bir çare bulmuştu. Ed bu yaşa dek yaşamış, ejderhalar döngüye hapsolmuş ve o izini belli etmeden yıllardır iki ev arasında yaşayıp gitmişti. Kapıyı kapatırken gördüğü adam yeniden aklına düştü.Ama şu anda konu Ed idi. Yaşlı adamı sonradan sorguya çekerdi nasılsa. Ed’in kapıda sorduğu soruları gözden geçirdiğinde gencin kalpten gitmemiş de sadece bayılmış olması bir mucizeydi. Hayatını sorgulayan insan iyiydi. Cadı döngüye hapsettiği hayat Ed’inki değilmiş gibi rahat, bu fikri tek başına savunabilirdi ama ya sonra? Yıllarca ona söylediği yalanlar şimdi peşine düşmüştü. Bambaşka bir viraja girmişlerdi.
Uzun uzun gencin uyur gibi gözüken yüzüne baktı. Ed’in annesinin yüzünü görür gibi oldu. Abisinin çenesi ve saçları açıkça seçilebiliyordu gençte diğer yandan. Çok güzel bir kırmaydı Ed. Krallıktaki çetin şartlar olmasa ailesinin yanında büyüme şansı bulacaktı ama maalesef… Geçmiş onları kovalamış, krallığa sahip olmalarından başlayan kötü kader, onları Ed’in doğumuna dek izlemişti. Krala karşı büyücülerin başlattığı ve kanlı biten iç savaş, Ed’in tüm hayatına mal olmuştu ama yeğenini dünyaya sürüklemese ölü bir prens olacaktı Ed. Genç ona gönlünce süremediği yaşamını borçluydu. Ama hikaye bu kadar kısa ve net iken ondan çalınan çocukluğu, kalbine batıyordu cadının. İnsanların dünyasındaki keşmekeş ve yavanlığa ait değildi hiçbiri. Ama onu yeni kraldan saklamanın tek yolu bu saçma döngü büyüsü idi. Yeni kral ondan habersiz bir 25 sene geçirdiğine göre umudu kesmiş olmalıydı ama cadı sezgileri ona bambaşka şeyler söylüyordu. Kapıdaki yaşlı adamın diyardan olduğu birden kafasına dank etti. Ed’in bin tane soruyla kapıya dayanması bu yaşlı adam yüzünden olabilirdi. Çünkü Ed tek başına bu noktaya gelemezdi. Ona bir gün açıklayacaktı ama bu kadar erken bu sorularla yüzleşmesi de iyi değildi. Kafasının sallayıp kötü hissi dağıtmayı denedi.Yazı masasına yöneldi. Oturdu, çekmeceyi açtı; eski aile broşlarını, Ed’in doğum hediyesi tılsımı ve eski kral abisinden kalan deri eldiveni ortaya çıkardı. Eski ejderha sürücü abisi bu eldivenleri en büyük ejderhaya binerken kullanırdı. Bunları doğumunda gururla Ed’e vermişti. İleride çok iyi bir kral olacağı hevesine tutunup isim gününde bebeğe tüm ülkeyi sunmuştu.
O günün akşamında ise isyan kopmuş ve daha 3 saat önce keyifle doğumu kutlayan güruh, çatışmada ön safı tutmuştu. Ed’e anlatacak çok şey vardı. Gammazlayan taraf, abisinin asla şüpheye düşmeyeceği kadar hizmetine güvendiği paralı askerleriydi. Konu paralı askerler konusundaki yanılgısından ibaret olsa bir şekilde isyanı toplar sihirle dirlik sağlarlardı. Ama mesele ne askerlerdi ne de aile. Abisinin kulisinin zayıfladığını kimse hissedememişti. Sihirle yönetmeye karşı olan abisinin en büyük hatası, insan dünyasındaki acemi kralları gibi insanların kaypak sadakatinden esinlendiği liyakatli bir bağlılıktı. Bu bir hataydı. Sihir onlara yapıldığında her şey için çok geçti. Son ana dek fark etmedikleri bu sırttan vurma ile aile parçalara ayrıldı ve Ed onu seven herkesi kaybetti. Onu son anda dünyaya kaçıran Mathitr ise yeğenini bu saçma döngüye hapsedip onu düşmanlarından korumuş olmuştu, kendince.
Yazı masasının bahçeye bakan penceresinden dışarı baktığında yaşlı adamı yeniden gördü. Bu sefer cadının bahçesine dek gelmiş içeriyi görmeye çalışır bir hali vardı. Cadı hatırladı. Bu olsa olsa gözcüler tayfasındandı. İsyanda başı çeken herkesin yüzünü tek tek ezberlemiş ve üzerlerine yapabildiği kadar lanet büyüsü salmıştı. Bakıverince yaşlı adamın kafasındaki şapkanın altındaki yanık derisini görür gibi oldu. Bağıran askerler ve ateş saçarken çığlık atan ejderhaların kanlı görüntüsü zihnine üşüştü gene. Çoğu gece yakasını bırakmayan kabusu, gündüz düşüne dönüşmüştü. Kafasını sallayıp bu anıdan kurtulmayı denedi.
“Biliyorlardı. Başından beri yerimi de niyetimi de biliyorlardı.” dedi kısık sesle. Peki, neden izin vermişlerdi genç prensin yaşamasına? Neden canla başla yaptığı büyüler onları gizleyememişti? Ed yerinde kıpırdanmaya başladığında aklından geçen tek şey gencin artık her şeyi öğrenmesi gerektiği idi. Gözcüye göz bağlama büyüsü gönderirken elindeki yeşil sihri Ed’in alnına bıraktı usulca. Uyandığında hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı. Cadı hazin sona hazırdı. Hazır olduğu şey belki de umutlu bir başlangıçtı. “Umarım” dedi kendi kendine.