Makaleye gırış yapmadan önce “din” sözcüğünün tanımını yapmamız gereklidir. Din, kişinin kutsalla yani kutsal olarak gördüğü şey ile arasında kurduğu bağdır. “İnançlar ve dogmalar bütünüdür.” Din, insanların anlam veremedikleri olay ve olgulara; alın yazılarına, karşı gelemedikleri doğa olaylarına anlam kazandırmak için yine insanoğlu tarafından çeşitli şekillerde ortaya çıkarılmış bir sistemdir.
Bu dinlerin, inançların temelinde ilkel dinler ve inançlar yatmaktadır. Bunların başında; Animizm, Şamanizm ve Totemizm gelmektedir. Bunlar aslına bakılırsa din değil inanç sistemleridir. Birer tanrıları olmaktan çok ruhlara inanmakta ve atalarına saygı duymaktadırlar. Onlara kurbanlar adamaktadırlar.
Bu makalemde bu üç inanç sisteminden biri olan totemizmi inceleyeceğiz.
TOTEMİZM NEDİR?
Totemizm; Avusturya kabileleri, Amerika Kızılderilileri ve Malenezya toplulukları arasında görülen, antropolojide en ilkel toplum tipi olarak kabul edilen, klanın dinsel kurumudur. Kuzey Amerika’da yaşayan Chippevalar adlı Kızılderili kabilesinin dilinden alınmış olan “totem” sözcüğünü Batı’da ilk olarak J. Long adlı İngiliz yazarı 1791’de yayınladığı yolculuk anlatısında kullanmıştır. Hikmet Tanyu bu konuda şöyle düşünmektedir:
“Totem kelimesi, Totam şeklinde Amerika Kızılderililerinden Ojibwa veya Ocibva kabilesinden gelmektedir. Ototeman kelimesinden türetildiği ileri sürülüyor.” Kelime anlamı “Onun erkek kardeşi ile kız kardeşi akrabadır.” demektir.
Totemcilik, Avustralya yerlilerinin hayatında önemli bir özelliktir ve başka yerlerde de geniş çapta gözlenmektedir. Bazı bilginler, onu dinin başlangıç ve gelişmesini açıklamakta bir anahtar olarak kullanmaktadırlar.
İskoçyalı F. Mc Lennanda (1827-1881) dinlerin ilk safhasının totemizm olduğunu iddia etmiştir. Totemizm genellikle bir grubun ya da klanın; bir hayvana, bir bitki türüne ya da bir nesneye mistik, büyülü duygular ve akrabalık duyguları ile bağlanışı, bu bağlanıştan doğan görevleri, ritüelleri ve törenleri ifade etmektedir.
Totemizm inancına göre ilkel kabileler ve bugün Afrika, Kuzey Amerika ve Avustralya’da ilkellik içinde yaşayan kabileler, tanrısallık yüklediklerine tapıyorlar ve bunlar daha çok hayvanlardan oluşuyor.
Her kabilenin bir totemi vardır. Kabilenin bireyleri ibadet merasimlerinde, ritüellerde, elbise giyimlerinde, süslenmede ve hareketlerinde totemlerine jest yapmaya; totemlerine karşı görevlerini ifa etmeye, onun gibi süslenmeye, elbise giymeye, saçlarını onun tüyleri veya başı gibi yapmaya çalışıyorlar. Bu vesileyle büyük atalarının izinden gittiklerini, onlara itaat ettiklerini göstermeye uğraşıyorlar. Kendilerinin ve toplumlarının vicdanı katında atalarının helal süt emmiş torunları olduklarını kanıtlamaya çalışıyorlar.
Emile Durkheim, totemizm hakkında en çarpıcı bilgileri “Dinsel Yaşamın İlkel Biçimleri” kitabında paylaşmıştır. Durkheim’e göre totemizm üçe ayrılmaktadır: Totem, mana ve tabu.
Şimdi bu üç kavramı inceleyelim:
- Totem, bir klanın bütün üyelerinin kutsal saydığı yaratıkları ya da nesneleri gösterir; klan üyeleri bu totemden türediğine inanırlar. Totem ayrıca ortaklaşa bir etiket, bir imge olmasının yanı sıra dinsel bir nitelik de taşır. Nesneler; totem ölçü alınarak, “kutsal olan” ya da “kutsal olmayan” diye sınıflandırılır. Totem, kutsal olansa onun taştan ya da tahtadan yapılan simgeleri (tasvirleri), totemin kendisinden daha kutsaldır. Bu simgelere “şuringa” denir.
- Mana kavramı geniş anlamda, kişilik-dışı gizemci ve büyülü bir güç anlamına gelir. Mana, alışılmışın dışında bazı belirtiler ve işlevlerle kendini gösteren doğaüstü bir güçtür.
- Tabunun amacı kutsal olan ile kutsal olmayanı birbirinden ayırmaktır. Kurbanların yenmesi gibi klan üyelerinin topluca katıldıkları törenler dışında, totem olan hayvanı öldürüp yemek ya da totem olan bitkiyi koparmak yasaktır.
Bir çeşit hayvan, bitki veya nesnelere totem olarak bakıldığı, hatta bazen cansız bilinen bir kaya vb. şeylere; tabiat olayı olan gök gürültüsüne, yıldırıma veya bazı göksel bir sicime totem şeklinde yakınlık gösterildiği tespit edilmiştir.
Klanın hayvanı hangisi ise klanın adı o olurdu. O hayvanı akrabaları, dünyadan göçmüş ataları olarak görürler ve onları kutsal sayarlardı. Totem canlıysa, onu öldürmek veya eti yenilebilecek cinsten ise onu yemek tabuydu, yasaktı. Eğer totem yenilebilecek bir cins hayvansa eti birtakım merasimlerde, bazı özel törenlerde belli zamanlarda yenilirdi.
Totem olan hayvan o klanı tarafından yenemez fakat diğer klanlar tarafından yenilebilirdi.
Durkheim’in, doğrudan veya dolaylı olarak onun tezinin etkisi altında olan bütün sosyologların dayandığı en meşhur din, totemizm dinidir.
Durkheim için din, sosyal tecrübenin yansıması idi. Durkeim, Avusturalyalıları inceleyerek totemizmin aynı zamanda kutsalı ve klanı sembolize ettiğine işaret etmiştir. Böylece o, kutsal (ya da Tanrı) ile sosyal grubun bir tek şey ve aynı şey olduğu sonucuna varmıştır.
Frazer, totemizm üzerinde dikkatle durarak totemizmin din ile hiçbir ilgisi olmadığı sonucunda varmıştır. Yapılan ayinlerin tahlilinde, Totem hayvanının ilahi bir kuvvet şeklinde değil onu eşit bir durumda görmüş, ilkel insanların dünyaya başka bir gözle baktıklarını söylemiştir. Etnolojide öğrenebileceğimiz kadarı ile insanlığın en eski aile şekli olan totem öncesi aile şekli ne serbest cinsel yaşam ne de grup evliliği şeklindeydi. Hatta bu konuda önde gelen etnologların fikrine göre bu iki ilişki türü de hiç var olmamıştı.
Birçok toplumda, gerçekte ise büyük bir kısmında çocuk, doğumdan kaynaklanan bir hak olarak annesinin totemine sahip olur. Bu durumda, dış evlilikten (exogamy) dolayı anne, zorunlu olarak kocasından farklı bir toteme sahiptir. Öte yandan tek bir totemin üyeleri, kadının başka bir klandan olan kocasının toplumunda yaşaması gibi, yaptıkları evliliklere uygun olarak, mecburen farklı yerlere dağılmış olurlar. Bunun bir sonucu olarak da totemle ilgili gruplar, bölgesel temele bağlı olma özelliklerini kaybetmiş olurlar.
SONUÇ
Konumuzun sonucuna bakarsak ilkel inançların insan hayatı ile bütünleştiği sonucuna varabiliriz. Bu dinler, aslında din olmaktan çok insanların kendi toplulukları arasında koymuş oldukları kurallar ve bu kurallara atfettiği ilahi bir güçten ibaret olduğunu görebiliyoruz. Totemizm’in din mi yoksa inanç mı yani yaşam stili mi olduğunu; Durkheim’in totemizme din, Tanyu’nun da din değil bir yaşam stili demesi bu konuyu biraz karmaşıklaştırmış gibi gösterir. Aslında dikkatle incelendiğinde ilkel dinlerden animizm, Şamanizm, gibi inançlar ile karşılaştırıldığında aralarında bağ olduğu ve totemizmin de bir dinden çok yaşam stili olduğu kanısına varabiliriz. Bu ilkel inançlarda belli bir ilahtan çok bir atalar kültüne inanılıyordu. Onları birer tanrı olmaktan çok koruyucu ruh olarak görmektedirler. Aile sistemine bakılırsa aslında klanların ya da toplumların bu inancı birer yaşam standardına getirdiğini görebiliyoruz. Kız alıp verme, totem olan hayvanı yemek ya da yememek, diğer kabileler ile olan iletişimler gibi birçok örnek sıralanabilir. Günümüzde hala totem inancının izlerini taşıyan topluluklar bulunmaktadır. Bunun en büyük örneği Hindistan’dır. Hindistan’da ineklere, farelere olan saygı ve inancın çok büyük olduğunu biliyoruz. Hintliler bu iki hayvanı aslında birer ilahtan çok onu birer ata ya da koruyucu ruh olarak görmektedirler. Fareler de aynı şekilde bu durum için görev görmektedir. Özellikle albino (beyaz) fare Hintliler tarafından çok büyük saygı görmektedir. Onu görmek için sıralara giren birbirini ezen insanlar vardır. Bunun sebebi ise o farenin diğerlerinden farklı renkte olmasıdır. Fakat Hintliler bu fareyi çok daha kutsal görüp onu gördüklerinde sağlık ve sıhhat alacaklarına zengin olacaklarına inanırlar. Makalemize son noktayı koyacak olursak eğer dinler ve inançlar insan hayatında tarihin başından beri etki etmiş ve onlara yön vermişlerdir. Bu topluluklar geliştikçe inanç ve din algısı değişmiş ve çok farklı boyutlar kazanmıştır. Totemizm de bunlardan biri olup günümüzde çok az da olsa etkisini göstermektedir.
KAYNAKÇA
Ali Şeriati, Dinler Tarihi 1, Fecr Yayınevi, Ankara, 2016.
Dinler Tarihi Ansiklopedisi “Eski Dinler/ Şamanizm ve Musevilik”, Ansiklopedi Yayınları, 1999, Cilt 1.
Dr. İbrahim Ethem Karataş, Max Müller’e Göre Dinin Ortaya Çıkış Sürecinde Sınırsız (Kutsal) Fikri, Düzce Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Yıl: 3, Sayı: 2.
Emile Durkheim, Dini Hayatın İlkel Biçimleri, Çev. FuatAydın,Ataç Yayınları, İstanbul, 2005 Hikmet Tanyu, Totem, Totemizm ve Tabu Üzerinde Yeni Araştırmalar.
Mircea Eliade, Dinin Anlamı ve Sosyal Fonksiyonu, Kabalcı Yayınları, İstanbul, 2015.
Ninian Smart, Tarih Öncesine Ait Dinlerle İlkel Dinler, Çev. Doç. Dr. Günay Tümer.