En Çok Okunanlar

Benzer Başlıklar

Orta Dünyanın Kentleri: Birinci Bölüm

Bu derginin 2. sayısında yayımlanan “Tolkien Legendarium’unun Yeşil Tarihi” başlıklı çalışmada Orta Dünya’nın çevre tarihinin iki kısımda inceleneceği ifade edilmişti. Mevzubahis iki ısının ilkinde Orta Dünya tarihindeki ekolojik gelişmelere odaklanılmıştı. Orta Dünya’nın çevre tarihinin ikinci kısmını teşkil eden bu çalışmada Orta Dünya’nın kentleri ve kentleşme süreçleri incelenecektir. Ainur’un Şarkısından Kral Eldarion devrine değin sırasıyla Lambalar Çağı, Ağaçlar Çağı ve 4 Güneş Çağı geçiren Orta Dünya’nın tüm kentlerini tek bir yazıda incelemeye çalışmak pek sağlıklı görünmüyor. Bundan dolayı, konunun üç bölümde incelenmesi planlanmıştır. Bu doğrultuda, araştırmanın ilk bölümünde Orta Dünya üzerindeki tüm ırkların Güneş’in 1. çağı ve öncesindeki kentleşme süreçlerine odaklanılacaktır. İkinci bölümde, aynı unsurların Güneş’in 2. çağındaki kentleşme süreçleri ve bunun önceki çağlara göre geçirdiği dönüşüm incelenecektir. Çalışmanın üçüncü ve son bölümünde ise Güneş’in 3. ve 4. çağlarındaki kentleşme süreçleri, önceki çağlara göre geçirilen dönüşüm incelenecek ve genel bir değerlendirmeye yer verilecektir. Bir Türk akademisyen ve mimar olarak Hale Gönül hocanın bu konuyla ilgili blog yazılarını saygıyla anmadan bu çalışmaya başlamak ayıp olacaktır.

J.R.R. Tolkien pek tabii ki bir kentbilimci veya kent planlamacısı değildir. Bu araştırma varoluşunu Tolkien’in Legendarium’unu oluştururken -her ayrıntıyı özenle yerleştirdiği gibi- kentleri ve kırsal hayatı da büyük bir özenle Orta Dünya’ya yerleştirmiştir. Onun oluşturduğu kentler, kitap sayfalarındaki afili kent isimlerinden ibaret değildir. Legendarium’u oluşturan eserler okunduğunda şehirlerin detaylı tasvirlerine rastlanılmaktadır. Bu tasvirler, ruh hastası denebilecek düzeyde titiz çalıştığı bilinen Tolkien’in bu kentleri uzunca hayal ettiğini ve planladığını ortaya koymaktadır. Üstelik -gerçek dünyadan esinlenmeler içeren- bu planlama iki katmanlıdır. İlk katmanda kentlerin Orta Dünya coğrafyasında önemli stratejik noktalarda bulunmaları hususu varken ikinci katmanda kentlerin kendi kuruluş planları bulunmaktadır. Bu iki durum, meseleyi çevre tarihi açısından ele almayı mümkün kılmaktadır zira kentlerin kuruluş yer e inin ve biçimlerinin pek çok siyasal ve sosyal etkisinden söz etmek mümkündür. Tüm bunlarla beraber, Tolkien’in İngiliz kırsal hayatından ve dönemin kentleşme eğilimlerinden haberdar olduğunu; bir akademisyen ve iyi bir okur oluşuyla geçmişteki ve yaşadığı devrin kent çalışmalarını takip etmiş olma ihtimalinin var olduğunu belirtmek gerekir. Zira bu durumlar, onun bir kentbilimci veya kent planlamacısı olmasa da kendi Legendarium’u özelinde bir kent yaratıcısı olduğu savını kuvvetlendirmektedir.

 

TOLKİEN’İN YAŞADIĞI DÖNEMDE KENT ÇALIŞMALARININ DURUMU

Sanayi Devrimi sonrası İngiltere’de kentleşmenin seyri sanayileşmeyle paralel olarak değişmiştir. Bu iki süreç arasındaki ilişki sanayileşme süreçlerinde çalışacak insan gücünün başını sokabileceği sıcak bir dam arayışı sonucu kentleşmenin gelişmesi yönündedir. Devamında ise kentleşme için sanayileşme ve sanayileşme için kentleşme gibi bir döngü var olmuştur. 19. yüzyılda sanayileşmenin ve dolayısıyla kentleşmenin ilgisi tek bir merkeze odaklanmamıştır. Önceleri Londra, ilerleyen yıllarda kuzeye Manchester bölgesine ve sonra tekrar Londra’ya yönelen sanayileşme (modernleşme ve kentleşme de) kırların dönüşümünü, modernliğin ilk simgelerinden olan demiryollarının yoğun bir şekilde inşasını ve bir konut sorunu gibi süreçleri beraberinde getirmiştir. Daha önce deneyimlenmemiş bu durumlarla başa çıkabilmek için 1859 yılından itibaren kanuni düzenlemeler yapılmıştır (Schubert, 1996).

  1. yüzyılda kentlerin ve kentleşmenin sorunları arasında yığılmaların başlattığı, kent alanlarının görünüş şekli (dolayısıyla planlama) ve konut sorunu bulunmaktadır. Friedrich Engels de Konut Sorunu eserinde bu döneme yönelik bir bakış sunmaktadır. Bu dönemin kentbilimine sosyal Darwinizm temalı bir paradigma damgasını vurmuştur. Nitekim bu paradigmanın devamında Tolkien’in gençlik yıllarında Robert E. Park’ın “The City (Şehir)” eseriyle Chicago’da “insan ekolojisi” ortaya çıkmıştır (Park, 2020).

1892 ve 1973 yılları arasında yaşayan Tolkien, Güney Afrika’da doğmuş, çocukken ailesiyle beraber İngiltere’ye dönmüştür. Ada’da ise Birgmingham’ın Sarehole kasabası, Oxford ve Bournemouth gibi şehirlerde yaşamıştır. Bu bölgelerin ortak özelliği ise kentleşmenin yoğunluğundan uzak olmalarıdır. Sanayileşme karşıtlığıyla bilinen Tolkien üzerinde nispeten kırsal bu bölgelerin önemli etkileri olduğu muhakkaktır. (Tolkien’in ömrünü sanayisi gelişmiş şehirlerde geçirmeme eğilimi bu açıdan tutarlı görünmektedir.) Onun bu tutumu eserlerine de yansımıştır. Önceki yazılarda bahsedildiği üzere Tolkien Legendarium’unda endüstriyel üretim tarzı kötülüğe meyletmek demektir. Ekolojik yaşam Ossirand bölgesinde yaşayan Yeşil Elfler başta olmak üzere Elf şehirlerinde, kırlarda geçen İngiliz pastoral yaşamı ise Shire bölgesi ve Hobbit halkı üzerinde tezahür etmektedir. İngiltere’de 1947 tarihli “Kent ve Kır Planlama Yasası” kırsal alanları kentleşmeden korumayı amaçlamaktadır (Altaban, 1990). Bu durum Tolkien Legendarium’unda Güneş’in 4. çağında Kral Elessar (Aragom)’ın Shire bölgesini bir nevi özel statülü bölge ilan etmesiyle benzeşmektedir. Yüzüklerin Efendisi eserinin 1955 yılında yayımlandığı göz önünde bulundurulduğunda bu benzeşme hayli olası görünmektedir. Tüm bunlarla birlikte Tolkien’in kendi Legenadarium’undaki kentleri oluştururken yaşadığı dönemin kentbilim anlayışından ve mevcut paradigmadan da etkilenmiş olması muhtemeldir. Üstelik bu etki, yaşadığı dönemin sanayi kentlerine bir tepki olarak Legendarium bünyesindeki kentlerin Orta Çağ kentlerine benzemesi şeklinde tezahür etmiştir.

Orta Dünya’da Güneş’in 1. çağı ve öncesi ile Elflerin destansı tarihini anlatan Silmarillion eserinde Tolkien kentleşme ve sanayileşme kavramlarını legendariumuna yansıtmıştır. Orta Dünya haritasında Güneş’in 1. çağı ve öncesinde yer alan ve farklı ırklarca kurulmuş kentler stratejik noktalara konumlanmıştır. Bu durumun savaşlardaki cephelerin ve ittifakların belirlenmesi, kentlerin kurulup düşmesi gibi pek çok politik etkisi olmuştur. İlaven, Orta Dünya’daki yerleşim alanları ve kentler ırklara göre farklı karakteristik özelliklere sahiptir. Bu durum kentlerin doğayla ve sanayiyle ilişkisini belirlemekte ve aynı zamanda politik ve ekonomik etkilere neden olmaktadır. Bahsedilen bu etkiler çalışmanın ilerleyen kısımlarında açıklanacaktır. Kentleşme, yerleşme ve sanayi ilişkilerinin politik, ekolojik ve ekonomik sonuçlar doğurması ise meseleyi çevre tarihi açısından incelenebilir kılmaktadır.

 

GÜNEŞİN 1. ÇAĞI VE ÖNCESİNDE ORTA DÜNYANIN KENTLERİ

Valinor (Aman) Kentleri

Yalinor (Aman) Arda’nın batısında bulunan ölümsüzlüğün topraklarıdır. Bu bölge yerleşim yeri barındırması nedeniyle bu çalışma kapsamında ele alınmaya değerdir. Arda’nın (yeryüzünün) tanrıları denebilecek Yalar’ın yurdu olan Aman, on binlerce yıl süren Ağaçlar Çağı boyunca Elflere de ev sahipliği yapmıştır.

Yalar, Olimposlu tanrılar gibi antropomorfik özelliklere sahip olmadığından bir barınağa ihtiyaç duymamaktadır. Dolayısıyla yaşamak için Aman’ın bölgelerini seçen Yalar için kentleşmeden ziyade yerleşmelerden bahsetmek mümkündür. Yerleşim bölgelerinde birtakım yapıların bulunması oralarda kentleşme olduğu anlamına gelmemektedir. Bu noktadan hareketle Aman’da “Tirion” ve “Alqualonde” olmak üzere 2 kentin varlığından söz etmek mümkündür. Bununla beraber, Tol Eressea adası ve Formenos’ta da Elf yerleşimleri bulunduğundan da bahsedilebilir.

Tirion

Tirion kenti, Aman’ın doğu kıyısı boyunca uzanan Pelóri sıradağlarının Batı Denizi ve Aman arasında kalan stratejik geçidinde Tuna tepesi üzerine kurulu bir Elf kentidir. Kent, sıradağların iç tarafında bulunan Ağaçlar’ın ışığı ve kıtanın iç düzlükleri ile Batı Denizi bölgesinin ortasında, çok önemli bir geçiş güzergâhında bulunmaktadır. Şehrin bir tepe üzerine kurulu olmasının ve kulelerle donatılışının bir Noldor kenti karakteristiği olduğu yazının ilerleyen kısımlarında görülecektir. Şehrin doğa ile uyumu ve ekolojik dengeyi bozmaması ise Elf kentlerinin genel karakteristiğidir. Tirion’un ne sahil şeridinde ne de kıtanın iç bölgelerinde bulunmaması, kıyıya yakın karasal konumu, kentin çok önemli bir geçitte yer alması gibi etmenler Elfler’in Doğu’daki Orta Dünya’ya harekâtlar düzenleyebilmesini mümkün kılmaktadır. Kentin kuzey güney doğrultusunda Aman’ın orta bölgesinde -tabiri caizse Aman’ın göbek deliği noktasında­ bulunması da kıtanın en kuzeyindeki Orta Dünya ile kara bağlantısını sağlayan (Bering Boğazı gibi) Helcaraxe geçidine ulaşımı mümkün kılmaktadır.

Alqualonde

Aman’da bulunan bir diğer kent ise Alqualonde’dir. Denizcilikle uğraşan Teleri Elflerine ait olan kent, Aman’ın Doğu kıyısında bulunan bir liman kentidir. Kuruluşunda denizden çıkarılan inciler kullanılan Kuğu Limanı her elf şehri gibi tabiatla barışıktır. Ayrıca burada şehirlerin yerel malzemelerle inşa edilmesi hususu da göze çarpmaktadır. Bu, Tolkien Legendarium’u bünyesindeki tüm kentlerde görülmektedir. Fakat şehrin önemi, hatta belki eserde yer almasını nedeni, Doğu’daki Orta Dünya’ya ulaşmak için bir sıçrama noktası oluşudur. Alqualonde, harekât merkezi olarak kullanışmış ve böylece liman kenti olmanın bedelini kanla ödemiş bir kenttir.

Beleriand Kentleri

Beleriand, Aman’ın doğusunda bulunan Orta Dünya anakarasının kuzeybatı ucunda bulunan bölgedir. Beleriand kentlerini ele alırken de yerleşim alanlarının tamamında kentleşme görülmediğini belirtmek gereklidir. Zira bölgede Noldor isyanı öncesinde yaşayan Elf toplulukları tepeler ve limanlar yerine doğaya karışmış halde ormanlarda veya mağara civarlarında yaşama eğilimindedirler. Ayrıca bölgede Elfler haricinde Cüce ve -daha geç tarihlerde- insan yerleşimleri bulunmaktadır. Bu noktada Cücelerin tamamının kendilerine has bir kentleşme modeli ürettiğini, kıtanın yerleşik halkı olan Sindar’ın Menegroth haricinde kentleşmediğini, Menegroth’un da Cüce kentlerinden esinlenildiğini, hatta kentin Cüceler ile beraber inşa edildiğini, isyan sonrası kıtaya gelen Noldor’un kısmen kentleştiğini ve insanlarınsa bölgede hiç kentleşmediğinden bahsetmek mümkündür.

Tüm bunlarla beraber, Morgoth ve uşaklarının da kentleşme eğiliminde oldukları unutulmamalıdır. Beleriand’da hiçbir ırk yokken Melkor “Utumno” ve “Angband” adlarında iki büyük yeraltı kale kenti inşa etmiştir. Utumno Yalar tarafından yok edilmişken Angband Güneş’in 1. çağında varlığını devam ettirmiştir (Tolkien, 1999; 64-65). Kuzeydeki ateş ve demirden mamul devasa buzlu sarp Thangorodrim dağlarının altına oyulan yeraltı ülkesi olan Angband’da bu dağların tepesi daima sanayi bacası gibi tütmektedir. Salınan dumanlar, alevler ve envaiçeşit zehirler ile doğa ve doğal olan her şey yok edilmektedir. Bu kent, alev ırmaklarına pınarlık edebilmektedir.

Bu çorak topraklar Orta Dünya’nın en kuzey bölgesidir. Bulunduğu konum gereği arka taraftan (Kuzey bölgesinden) saldırı alması mümkün değildir. Güney tarafından yaklaşıldığında ise aşılmaz Thangorodrim dağları bu kale kenti ele geçirilemez kılmaktadır. Aynı konumu, daha Güney bölgelerde yaşayan Elf yerleşimlerine süpürme harekâtları düzenlemeye elverişlidir.

Beleriand’ın Elf Kentleri

Genel olarak Tolkien Legendarium’unda bulunan kentlerde Orta Çağ kentleriyle bazı benzerlikler bulunmaktadır. Zira kentlerin tamamı kale kent (Bourg) formatındadır. Bu kaleler bazen surlar ve kulelerle bazense toprağın ve dağların altına inşa edilmişlerdir. Güneş’in 1. çağı ve öncesi incelendiğinde özellikle Tirion, Gondolin ve Vinyamar gibi kentler surları ve kuleleri, kapıları ve meydanlarıyla Orta Çağ Bourglarına hayli benzemektedir. Literatürde kuleler ve surlar Orta Çağ kentlerinin simgesi olarak kabul edilmektedir (Mumford, 2019; 350). Tüm Orta Dünya kentlerinde olduğu gibi kent kapıları kent içi ve dışı olmak üzere iki dünyayı birbirinden ayırmaktadır. Bu kapılar ayırma işlevinin yanı sıra kentin/krallığın dış dünya ile buluşma noktasıdır aynı zamanda. Orta Çağ kentleri için de aynen böyle olan bu durum Orta Dünya’da Cüce kentleri başta olmak üzere Beleriand’ın Menegroth ve Nargothrond gibi yeraltı şehirleri için de geçerlidir (Mumford, 2019; 357). Bununla beraber Beleriand’daki Elf kentleri etrafındaki insan yerleşimleri de Orta Çağ’da dış-kent denebilecek “portes” olarak kabul edilebilir (Pirenne, 2019; 107-108).

Menegroth

Sindar Elflerinin merkezi olan Menegroth, Doriath ülkesinin başkenti, Thingol ve Melian’ın yurdudur. Beleriand’ın da merkez noktasında bulunan ülkenin başkenti Menegroth “bin mağara” anlamına gelmektedir (Tolkien, 1999; 115). Kent; orman içerisinde, ırmak kenarında ve yeraltına Elf-Cüce ortaklığıyla inşa edilmiştir. Bu özellikleri ve tüm krallığı koruyan Melian Kuşağı’nın varlığıyla kent, Orta Dünya’da dolaşmakta olan Elf topluluklarının birleşme noktasıdır. Menegroth’un Beleriand’daki en ekolojik kent olduğundan söz etmek mümkündür.

Vinyamar

Noldor’un kentleşmesi isyan sonrası Beleriand’a ayak basar basmaz Melkor güçleriyle yıllarca savaşılması nedeniyle gecikmiştir. Vinyamar, Noldur’un Beleriand üzerinde inşa ettiği ilk kenttir. Beleriand’ın batı sahilinde Nevrast bölgesine inşa edilen kent, deniz kenarındaki tek Noldor kenti olma özelliğini taşımaktadır. Vinyamar, Noldor’un isyan karşısındaki pişmanlığını ve Aman’a hasretini simgelemektedir (Tolkien, 1999; 154). Nitekim kentin kurucusu Turgon ve halkının Gondolin’i kurup oraya göçmeleri suretiyle terk ettikleri kent rüzgârlar ve dalgalar arasında sessiz, soğuk ve soluk şekilde Güneş’in 1. çağının sonuna kadar ayakta kalmıştır.

Nargothrond

Felagund Finrod’un yurdu olan Nargothrond, bir Noldor kenti olmasına karşın aynı zamanda Menegroth’dan ilham alınarak Cücelere inşa ettirilmiş orman, nehir ve mağara kentidir (Tolkien, 2019; 22). Kent bu fiziksel özellikleriyle tipik bir Noldor kenti olmaktan çok uzaktır. Savunma açısından oldukça kuvvetli olan kentin ejderha Glaurung tarafından ele geçirilişi, şehrin girişi de ırmak üzerine yapılan köprü nedeniyle olmuştur. Köprü yapımı hususu genellikle zenginlik ve refah getiren bir durum olarak bilinir. Ancak köprü, Nargothrond’a yıkım getirmiştir. Burada doğal sınırlara riayet edilmemesinin bir cezası görülmektedir.

Gondolin

Beleriand’ın en son inşa edilip en son yıkılan ve en görkemli kenti Gondolin’dir. Turgon ve halkının Vinyamar’dan göç ederek kurdukları kent, Angband’a yakın ama oldukça gizli olan Tumladen vadisine kurulmuştur. Dağlar arasında 7 farklı kapıdan geçilerek ulaşılan ve Aman’daki Noldor kenti Tirion’dan ilham alınarak yükseltilen kent, beyaz kulelerle donatılmış görkemli bir kale kenttir (Tolkien, 2020; 243-250). Tumladen vadisi çevresinde kendi kendine yetebilen kentin varlığını yüzyıllarca gizleyerek koruması o bölgede tabiat ile uyum içerisinde, ekolojik dengeyi bozmadan yaşandığını kanıtlamaktadır. Kral Turgon’un belki yerel hanedan denebilecek güçlü aileler ile beraber yönettiği kentte iktidarın az da olsa bölüşülmesi durumunu İluvatar’ın çocukları arasında ilk demokratik gelişme ve demokratik kent yönetimi girişimi olarak yorumlamak mümkündür.

Beleriand’ın son Elfkenti olan Gondolin’in düşüşüyle Yalar son kez Orta Dünya’ya müdahale etmiştir. Kentin önemi burada tekrar kendini göstermektedir.

Beleriand’ın Cüce Kentleri

Elflerden sonra uyanan Cüceler Beleriand’ın en doğusunda Mavi Dağlar’a Kurulu Nogrod ve Belegost şehirlerinde yaşamışlardır. Detaylı tasvirleri bulunmayan bu şehirler tipik Cüce şehirleri gibi dağların içine oyulmuşlardır (Tolkien, 1999; 113). Maden ocakları ve atölyelerinde kullanılacak ateş için ormanları tahrip eden Cücelerin kentlerinde herhangi bir bitki bulunmamaktadır. Gazap Savaşı sonrasında Beleriand’ın yok olmasıyla birlikte bu iki şehirdeki Cüceler, Güneş’in 2. çağının 40. yılı civarında Puslu Dağlardaki Moria şehrine yerleşmişlerdir (Tolkien, 2000; 100). Beleriand’a ilk ayak basan Cüce türü olan Bodur Cüceler ise Amon Rudh’da yaşamışlardır. Hatta Nargothrond kentinin kurulduğu yeri Bodur Cüceler kazmışlardır (Tolkien, 2017; 137).

SONUÇ YERİNE

Güneş’in 1. çağında Beleriand bölgesinde insan kenti bulunmamaktadır. Uyanışlarından 311 yıl sonra Beleriand’a gelip Elflerle temas kuran İnsanlar Güneş’in 1. çağı boyunca Elf yerleşimlerine yakın bölgelerinde yaşamışlardır. Bununla beraber Beleriand’da yaşayan Elflerin de tamamı kentleşmiş değillerdir. Yukarıda sayılan kentler dışında Orta Dünya’nın hemen hemen tüm bölgelerinde Elf yerleşimleri bulunmaktadır. Özellikle Güneş’in 1. çağında ve Beleriand’da kurulan kentler için Tolkien “salonlar” kelimesini kullanmayı tercih etmektedir. Bu ifade kentlerin içini anlatmak için kullanılmıştır. Bununla beraber Güneş’in 1. çağında ve birkaç istisna dışında Tolkien Legendarium’unun tamamında yıkılan kentlerin yeniden onarılmadığı ve terk edilen kentlere tekrar yerleşilmediği tespit edilmektedir. Bu durumun istisnaları ancak Güneş’in 4. çağında görülecektir.

İsyan sonrası Noldor’un gelişiyle Beleriand’da üç farklı kentleşme tarzı oluşmuştur. Cücelerin tabiatla pekiyi ilişki kurmadıkları mağara tipi kentler, Noldor’un doğayla uyumlu ve kulelerle donatılmış kale kentleri ile Menegroth ve Nargothrond gibi bu iki tipin özelliklerini barındıran karma kentler bulunmaktadır. Bu durumun yanında, yeraltına ülke kuran Melkor da düşünüldüğünde Beleriand’da genel olarak bir yeraltında yaşama eğilimi olduğundan söz edilebilir. Bu eğilim ise bir düşüş ve düşüklük göstergesidir. Zira Yalar’ın diyarı Aman’da toprağın altında bir yerleşim yeri bulunmamaktadır. Aman’ın yüksek kültüründe kentler de yüksekken Beleriand’ın Yalinor’un ışığından uzak ölümlü topraklarında yerleşim alanları da toprağın altına kurulmaktadır.

Gerek “ilkdoğanlar” olmaları nedeniyle ve Güneş’in 1. çağında içe kapanık hayat sürmemeleri nedeniyle Elf nüfusu diğer ırklara göre fazladır. Bunu kent sayılarının nispeten fazlalığında ve küçük bölgelere sıkışmayıp tüm kıtaya yayılmalarında görmek mümkündür. Bu dönemde olan neredeyse tüm gelişmelerin içerisinde Elf aktörlerin bulunması, diğer ırkları domine etmeleri, görkemli kentler inşa etmeleri ve kıtanın tamamına yayılmalarıyla Elflerin Güneş’in 1. çağına damga vurduğundan bahsedilebilir. Bunu Silmarillion‘un Türkçedeki ilk baskısının “Yüzüklerin Efendisi’ndeki Elflerin Destansı Tarihi” ifadesiyle yayınlanmasında da görmek mümkündür.

 

Son Not: Güneş’in 1. Çağı, Elflerin; öncesi Ainur’un (Yalar ve Maiar) çağıdır.

 

KAYNAKÇA

ALTABAN, Özcan. ( 1990), / 980’/i Yıllarda İngiliz Planlama Deneyimleri,Ankara:ODTÜ Mimarlık Fakültesi Dergisi, 1990.

MUMFORD, Lewis. (2019), Tarih Boyunca Kent, 3.b, İstanbul: Ayrıntı Yayınları.

PARK, Robert E. (2020), BURGESS W. Ernest, Şehir, 4.b, Ankara: Heretik Yayın.

PİRENNE, Henri. (2019), Orta Çağ Kentleri, 15.b, İstanbul: İletişim Yayınları.

SCHUBERT, Dirk. (1996), Yenileme ya da Onarma: Kentleri Modernleştirmede Madalyonun İki Yüzü, İstanbul: Defter Dergisi.

TOLKİEN, J.J.R. (2019), Beren İle Luthien, 2.b, İstanbul: İthaki Yayınları.

TOLKİEN, J.J.R. (2020), Gondolin’in Düşüşü, 2.b, İstanbul: İthaki Yayınları.

TOLKİEN, J.J.R. (2000), Güç Yüzüklerine Dair, l.b, İstanbul: Altıkırkbeş Yayın.

TOLKİEN, J.J.R. (2017), Hurin’in Çocukları, 7.b, İstanbul: İthaki Yayınları.

TOLKİEN, J.J.R.(1999), Silmarillion, 1.b, İstanbul:Altıkırkbeş Yayın.

TOLKİEN, J.J.R. (2020), Yüzüklerin Efendisi, 13.b, İstanbul: Metis Yayınları.

 

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz