Bir döngüye sıkışan hayat, ejderhaların büyüsüyle değişiyordur.
Döngüyü yaratan yaşlı bir cadı, geçmişle hesaplaşıyordur.
Sıra Gözcü’nündür.
Pencereden bakan adam bir an durakladı. Yaşlı cadının evinin koruma büyüsünün çatısından titrediğini görünce hayretten aklını kaçıracaktı. 21 senedir aynı pencereden bakıyor ve hayatını adadığı bu görev için artık harekete geçeceği anı bekliyordu. Yaşlı cadının niyetini de yolunu da görüyordu. Çok eski gözcülerdendi ve Diyar ondan yaşlı cadı ve gencin ajanlığını yapmasını istediğinde bu emre boyun eğmekten başka bir şansı yoktu. Yeni gözcüler hevesli ve atiklerdi. Ama insanların dünyasındaki görevlere soğuk bakıyorlardı. Görevleri icabı, Diyar’ın girilmedik deliklerine göz kırpmadan dalarlardı ama Dünya onlar için cehennemden farksızdı. Tutmama ihtimali olan büyüler, ahmak insanlar ve iz bırakmadan yapılacak görevler … Onlar bu işler için fazla toylardı. Diyar’a düşkün, insan doğmadıkları için memnun, heyecan peşindeki peri gözcüler, bu görev onları ıskaladığı için çok mutlu olmuştu. Neyse görev görevdi. Ve şimdi görevinde bir arpa boyu yol almaya çok yaklaşmıştı.
Yaşlı cadının evi, genci o kanlı isyandan kurtarıp Dünya’ya adım attıklarından beri güçlü bir şekilde efsunlanmıştı. Diyarın en güçlü cadılarının büyüleri karşısında Diyar Kalesi baş büyücüleri bile bazen etkisiz kalabilirlerdi. Onun gibi deneyimli bir gözcü için bu büyü fazlaydı. Mathitr çok akıllı bir cadıydı. Diyar kalesinde görevi sırasında onunla beraber çalışma şansı bulmuş,
ondan ve hünerlerinden çok etkilenmişti. Diyarın gururu olan bu cadının bu hale gelmesi akıl alır gibi değildi. Evini gencin evine bağlamış, çok eski büyülerin arasından seçtiği savunma büyüsünü, iki ev arasındaki yola mühürlemiş, biraz göz bağı, biraz püskürtme büyülerini de ekleyince oldukça dayanıklı bir koruma büyüsü ortaya çıkmıştı. Eski büyüleri kullanan kalmamıştı artık. Oysa kökleri daha derine inen kadim efsunlardı bunlar. Heyecanlı genç büyücülerin dönüp bakmadıkları, eski kitapların kıyısında kalmış büyülerle, müthiş işler yapılabilirdi ama bunu bir tek eskiler bilirdi.
Yaşlı cadının büyüsünün bir an solduğunu 21 yıldır ilk kez görüyordu. Mathitr, sağlam dokuduğu döngü büyüsünü ilk kez bu kadar fazla bozmuş ve iki evi de tehlikeye açık hale getirmişti. Gözcü Hetgir, bu gözcü evinde yıllardır beklediği bu açığa plan düşünecek kadar boş vakit geçirmişti. Gencin evden çıkmasına beş saniye vardı. Cadı şüphelenmesin diye hemen bir büyü gönderdi kapısına. Böylece cadı, gencin kapıyı çılgınca çalacağını sanacaktı. Çok heyecanlıydı. Gence ulaşıp onu ve kendisini zaman ayrıştırma büyüsüne hapsetmesi gerekiyordu. Ona lazım olan sadece on dakikaydı. Yaşlı cadıyı bu süreçte bu büyüden uzak tutması şarttı. İşte; kapı açılmış, genç, bir hışımla çıkmış ve cadının evine yollanmıştı. Kendini dışarı atıp adımlarını hızlandırdı.
Merhaba genç adam, dedi gözcü.
Merhaba, dedi genç ve adımlarının hızını azaltmadan yolu arşınlamaya devam etmek istedi.
Genç olduğu yerde aniden durdu. Kafasını yavaşça çevirip yaşlı adamın gözlerine baktı. Gözcü, gencin bakarken gözlerinde ne aradığını gayet iyi biliyordu. Ona istediğini verdi: göz bebeklerine yeşil ışık kondurdu. Şimdi gencin dikkatini daha iyi çekebileceğinden şüphesi yoktu. Nitekim genç onun karşısına geçip ihtiyatla onu süzüyordu şimdi.
Bunu nerden biliyorsunuz? Dedi.
Bunu bilmem önemli değil, önemli olan senin neyi bildiğin. Günlerin nasıl geçiyor Ed? İşe en son ne zaman gittin?
Şaka yapıyor olmalıydı. Tabii ki de dün işteydi. Ama bugün işe giderken ejderhayı nereye koyacağını bilemediğinden … diye düşünürken irkildi. Dün evdeydi. Onda önceki gün de evdeydi. Bir dakika, hep evdeydi o. Başı dönmeye ve olduğu yerde titremeye başladı. Bir büyüye çomak sokmanın en iyi yolu inancı kırmaktı. İnandırılan büyü hem yapan hem de yapılan için kusursuz kesinlikte olmalıydı. Ama büyü yapılan kişi o kesinliği kaybederse büyünün çatısı titremeye başlardı. Hemen sorulara başladı: “Ya geçen kış neredeydin? Ya geçen sene?
Arkadaşlarınla ne sıklıkta görüşüyorsun? En son alışverişe ne zaman gittin?” Genç kaskatı kesilmiş ona bakıyordu şimdi.Gözünü kırpmadan cevapları arıyordu. Ama kafası bomboştu. Kurumuş kuyu kadar boş… Bulamıyordu cevapları. Bir türlü kafasını toplayamıyor ve yaşlı adamın gözlerinden kendini alamıyordu. Yeşil ışık yayan bu gözlerde uçan ejderhalar görüyor, yanan kuleler ve gürleyen seslerden boşalan büyüler ve daha neler neler… Birden söndü ışıklar. Yaşlı adam gözlerini kapatıp yeniden açtığında normal rengine dönmüşlerdi bu yaşlı gözler.
“Soruların cevaplarını bulmaya gidiyordun. Ben seni tutmayım.” dedi yaşlı adam. Gence fark ettirmeden zaman bağlama büyüsünü çözdü. Gerisin geri eve dönüp kapıyı kapattı. Az önceki diyalogları için gence unutturma büyüsü yapmayacaktı. Genç için gence ait bir an bile yokken karşılaşıp konuştukları bu hatıraya kıyamadı. Bundan pişman olacaktı, biliyordu ama tek bir anı eklemekle kalmadı gencin döngüye hapis olmuş hayatına; özgür bir fikir de ekti zihnine. Soru sorulmayan beyin hızla katılaşır ve sonra dünyadaki insanların beyni kadar küçülürdü. Genç, kısa bir duraklamadan sonra yazarın evine yöneldi. Birkaç adım sonra varacağı kapıya dek tek düşündüğü, dün işe neden gitmediği idi. Diğer adımda ondan önceki gün de işe gitmediğini düşündü. Sonraki adımda aslında bir işi olup olmadığını sorgulamaya başlamıştı. Kapıya vardığında ona ait tek bir anının bile olmadığını fark etti. Ejderhanın ona koştuğu dün akşamki anıdan veya az önce yaşlı adamla diyaloğundan başka hiçbir şey gelmiyordu aklına. “Neyse” dedi kendi kendine “oldukça yoruldum galiba. Ejderha aklımı başımdan almış olmalı.”
Kapı, çalmadan açıldı. Yazar ondaki değişikliği derhal fark etmiş ve büyüsünü gizlemek için elini cebine atmıştı.
İyi misin delikanlı?
Diye sordu ilgiyle.
İyiyim. Biraz yorgunum sadece. Neden gelmiştin?
Dün işe gittim mı, onu düşünüyordum.
Mathitr büyük bir şokla bir adım geri attı.
İşte bunu beklemiyordu … Hem de hiç…