En Çok Okunanlar

Benzer Başlıklar

Duvarlara Hapsedilen Kadınların Baladı ve Kurban Ritüeli

Dünya’da birçok ilginç inanış ve gelenek olduğunu biliyoruz. Bunların içinde kan donduranı şüphesiz insan kurban etme ile ilgili olanlardır. Gerek kızgın ruhların yatıştırılması gerek tanrıya şükran duyulduğunun göstergesi olarak mitoloji ve folklorda yerini alan bu uygulamalar, şu an birçoğumuza “vahşi” gözükebilir. İnsan kurban etmenin neredeyse gereklilik olduğu durumlardan birisi de herhangi bir yapının inşasına başlamadan önce yapı temeline insan gömülmesidir. İnşa edilecek olan yapının sağlam olabilmesi ve yıkılmaması için temel taşının altına insan gömülmesi, oraların o kişinin kanıyla sulanması şarttır. Dünyanın birçok yerinde, Birleşik Krallık’tan Japonya’ya kadar, bu inanışın izleri görülebilir. Ancak o kadar uzağa gitmemize gerek yok, zira yanı başımızda Balkan ülkelerinde okunması bile dehşet verici bu durumun baladlara konu olduğunu görmekteyiz. Özellikle Romanya, Macaristan, Yunanistan, Bulgaristan ve Arnavutluk’ta çeşitli varyantları bulunan, folklor araştırmacılarınca “The Walled-up Wife” olarak bilinen bu baladlarda genellikle yapılacak olan yapının temeline veya duvarlarının arasına abisi veya kocası tarafından bir kadının gömülmesi konu edinir. Anlatılan hikayenin genel hatları ise şöyle:

 

Bir veya birden fazla adam emir üzerine manastır, köprü ya da kale yapmak için toplanırlar. Ancak her defasında gündüz yaptıkları şeyin gece yıkılmış olduğunu görürler. Bunun üzerine genellikle aralarından birine doğaüstü bir şekilde, genellikle bir rüya yoluyla, yapıyı yaparken insan kurban edilmediği müddetçe o yapının yapılamayacağı söylenir. Bu kötü büyünün bozulması için tek yol sabah ilk gelen kadının, karıları ya da kız kardeşlerinin, kurban edilmesidir. Ertesi gün alana ilk gelen kadın, bu durumu önce şaka sanır, ancak daha sonradan kurban edileceğinin farkına varır. Yalvarmalarını ise dinleyen olmaz. Kadın, en azından bebeğini emzirebilmesi için küçük bir pencere bırakmalarını söyler. Kimi zamanlar süte benzeyen bir suyun aktığı bir kaynağın, olayın geçtiği yer olduğuna inanılır. Çoğunlukla sütü olmayan veya kısır olan kadınlar oraya şifa aramaya giderler (Dundes, 1995: s.39).

 

Bu baladlardan en çok bilinenleri Romanya’dan Manole Usta, Yunanistan’dan Arta Köprüsü, Macaristan’dan Duvar Ustası Kelemen Baladları’dır. Romanya örneği, Kara Voyvoda ve on işçinin manastırı yapacak alan aramalarıyla başlar. Manole diğer işçilerin şefidir. Flüt çalan genç bir çobanla karşılaşırlar. Kara Voyvoda, civardaki artık terkedilmiş olan duvarların nerede olduğunu sorduğunda çoban ona yeri gösterir. Anlatılan yer bulunur ve manastırın o noktada inşa edilmesine karar verilir. İşçiler gece gündüz çalışacaklardır. Bunun karşılığında ise onlara zenginlik ve boyadık (soyluluk unvanı) vadedilmiştir. Eğer istendiği gibi bir manastır yapamazlarsa temele canlı canlı gömüleceklerdir. Çalışmaya başlarlar, ancak ne yaparlarsa yapsınlar sabah geri döndüklerinde inşanın yıkıldığını görürler. Yaptıkları her şey boşa gitmiştir. Daha sonra Manole bir rüya görür. Uyandığında arkadaşlarına garip bir rüya gördüğünü, rüyasında cennetten bir sesin ona temele şafakla birlikte gelecek ilk kadının gömülmediği sürece manastırın yapılamayacağını söylediğini anlatır.

Gelen kadının ustaların kız kardeşleri ya da karıları olması fark etmez. Ertesi gün içlerinden birine elinde canlı bir şey getiren kadının kaderi, manastırın temeline kurban olmak olacaktır. Birbirlerine bunun bir sır olarak kalacağına dair söz verirler. Sabah erkenden kalkan Manole, karısının çiçek, yemek ve şarap taşıyarak uzaktan geldiğini görür. Tanrıya engeller çıkarması ve karısını uzaklaştırması için yalvarır ki tanrıda bu isteği geri çevirmez. Ancak kadın gelmeye devam eder. Neşeyle gelen kadını şaka yaptığını söyleyerek duvarın yapılacağı yere koyan adam, duvar yükseldikçe yalvaran kadını duymazdan gelir. Manastır tamamlandığında Voyvoda gelip ustalara bundan daha büyük ve güzel bir manastır daha yapıp yapamayacaklarını sorar. Ustalar gururla evet diye yanıt verince sinirlenen Voyvoda yapılan iskeleyi ve merdiveni atar. Ustalar düşer düşmez taşa dönüşürler. Manole da tam düşecekken karısının yalvaran sesini duyar, görüşü kararmaya başlar ve birdenbire o da düşer (Brewster, 1971: s.77-78).

 

Genellikle folkloristler arasında bu durum mit-ritüel teorisiyle açıklanır, yani böyle bir ritüelin gerçekten var olduğu ve bu ritüele dayanarak zamanla bu mitin oluştuğu düşüncesinin etrafında birleşmiştirler. Ancak Alan Dundes’e göre bu teori baladlardaki kurbanın neden özellikle kadın olduğu sorusuna bir cevap veremez. Ona göre bazı versiyonlarda kocanın karısını evlilik yüzüğünü aramak için çukura girmeye ikna etmesi, kadının evlilikle birlikle tuzağa düştüğünü, özgürlüğünden ve hatta hayatından fedakarlık ettiğini gösterir. Çünkü o yüzüğü aramak için çukura girdiğinde kaderi artık kaçınılmaz olarak değişmiştir. Erkeğin daha büyük yapılar inşa etmek için karısını feda etmesi, kadının nasıl ikinci sınıf bir insan olarak görüldüğünün de göstergesidir (Dundes, 1995: s.48).

Bu ritüelin gerçekten uygulanıp uygulanmadığına bakıldığında ise çeşitli görüşlerin mevcut olduğunu görüyoruz. Bazı arkeolojik çalışmalara bakıldığında sık sık eski binaların içinde iskeletler bulunmuştur, ancak kimileri bunun ritüel değil, kazara oluşan bir durum olduğunu söylemektedir. Örneğin, bir bakirenin Nieder Manderscheid Kalesi’ne canlı olarak gömüldüğüne inanılıyordu. 1844 yılında söylentideki duvar yıkıldığında bir iskeletin bulunduğu görüldü. Özellikle İngiltere’deki kiliselerde de bu örneklere çokça rastlanmıştır. Wickenby Kilisesi’nin restorasyonu sırasında batı duvarının altındaki temelde, Devon’daki Holsworthy Kilisesi’nin altındaki taş ve harçta gömülü birer adam iskeleti bulunmuştur. (Brewster, 1971: s.72).

 

Ancak insanlar zamanla bu inanışı terk etmese de biraz vahşice geldiğinden midir bilinmez, insan yerine çeşitli eşyaları ya da hayvanları inşa edecekleri yapının temeline veya duvarlarına gömmüşlerdir. Örneğin İrlanda’da insanlar evlerin altına genellikle at kafatası, gümüş para gibi şeyler koyarlardı. İnsanlara bunun nedeni sorulduğunda dans sırasında ayaklarını yere vurunca eko yapması için atın kafatasım koyduklarını söylemişlerdir. Bazılarıysa bunların kötü ruhların def edilmesi ve şans getirmesi için koyulduğunu söylemişlerdir. Bununla birlikte zamanla insan kurban etme adetinin değiştiğinin en önemli göstergesi, insanların artık ev inşa ederken birinin resmini, boş bir kefeni hatta bir

gölgeyi kullanmalarıdır. İnsanlar kurban edilmediğinde, temel taşı kurbanın temel çukuruna düşen gölgesinin üzerine konurdu ya da taşın dökümü gölgenin üzerinde yapılırdı. Bu yöntemlerden bir diğeri de kurbanın boyunun gizlice ölçülmesi ve ölçümde kullanılan aletin temele konulması ya da kurbanın kafasının temel taşıyla temas ettirilmesiydi. İnanışa göre, gölgesi bu şekilde temelin altında kalan insanın yakında öleceği ve dolaylı olarak bir kurban olduğu düşünülürdü.

 

Birçok ülkede yeni bir binanın temeli atılırken kurban verme ritüeli vardır. Bu ritüelin çıkış noktasına dair ise birçok teori öne sürülmüştür. Birincisi toprak ve su tanrılarının veya binanın yapılacağı yerde yaşayan ruhların kızgınlığını yatıştırmak, onları memnun etmek amacıyla yapıldığıdır. Çünkü insanlar, bu ruhların yaşam alanına izinsizce girip oralara yapılar inşa edeceklerdir. İkincisi ise insanlar ve hayvanlar kurban edilerek, binanın olası tehlikelere karşı sağlamlaştırılmış olduğudur. Ancak en çok benimsenin teoriye göre kurban edilen varlığın ruhu, kötü ruhları uzaklaştırarak yapıyı korumak için orada bir nevi nöbet tutar. Bu durum, yapı inşa edilirken bir kurban verilmediği takdirde yapıların yıkılması ile ilişkilendirilmiştir. Sadece bir koruyucu ruh yani kurban konulursa yapılar sağlam bir şekilde var olacaktır (Suilleabhain, 1945: ss.50-51).

 

Kaynakça

 

Brewster, Paul G.“The Foundation Sacrifice Motif in Legend, Folksong, Game, and Dance”. Zeitschrift für Ethnologie, Cilt.96, No.1, (1971), ss.71-89.

 

Dundes, Alan. “How Indic Parallels to the Ballad of the “Walled-up Wife” Reveal the Pitfalls of Parochial Nationalistic Folkloristics “. The Journal of American Folklore, Cilt.108, No.427, (Kış, 1995), ss.38-53.

 

Suilleabhain, Sean Ô. “Foundation Sacrifices”. The Journal ofthe Royal Society of Antiquaries of Ireland, Cilt.75, No.1, (Mart, 1945), ss.45-52.

 

https://daily.jstor.org/someone-buried-under­ floor/

 

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz