Gökyüzünde Güneş ve Ay ile birlikte yer alan ve ışıltılı görüntüsüyle dikkat çeken Yıldız, Türklerin ve diğer milletlerin hayatlarında önem arz etmektedir. Türklerin eski zamanlardan beri yönlerini ve zamanlarını tayin etmede önemsedikleri bir öğe olarak görülmektedir. Yakut Türklerine göre gezegenlerin ilk şeklidir. Altay Türkleri arasında anlatılan Yedi Yıldızlar adlı efsanede ise Türk halk anlatılarında devlerin sahip olduğu birtakım özelliklerle anılan yedi arkadaştan bahsedilir. Bu efsaneye göre; ”yedi arkadaştan Caan-Oos, uzakları görür; Uzun-kol, uzaklara eliyle ulaşır; Tarmaçı, büyü yapar; Tındaaçı, uzakları dinler; Cügürüci, hızlı koşar; Caan-Kös, suları yutar; Böközi ise efsaneden anlaşıldığına göre çok güçlüdür. Bu yiğitler yeryüzünde yaşadıkları pek çok ibretlik olayın sonunda göğe yükselerek “Ceti-kan/Yedigen” yıldızına dönüşürler.” (Sakaoğlu, 2012: 27-28).
Çuvaşların mitolojik inanışlarına göre “Her insanın bir yıldızı vardır. Bulanık, sisli bir yıldızın zuhuru, fakir bir insanın ya da mutsuz olacak bir insanın doğuşuna, parlak bir yıldızın ortaya çıkışı da yeni bir zengin ya da mutlu bir kişinin doğuşuna işaret eder. ” (Taş, 2011: 222-223). Bu inanış Oğuz boylarının her birinin bir kuş sembolüne ait olmasıyla ilintilidir. Bu bağlamda Şecere-i Terakime adlı eserde Ebulgazi Bahadır Han, Türk boylarının totem kuşlarından bahsetmiştir. Bunlardan birkaçı şöyledir; “Kayı Boyu; kuşu: Şunkar(şahin), Bayat Boyu; kuşu: ügü (baykuş), Avşar Boyu; kuşu: Çure-liiçin (Beyaz doğan), Bayındır Boyu; kuşu: Laçin (şahin), Çepni Boyu; kuşu: Humay (devlet kuşu, hümii), Salur Boyu; kuşu: Bürküt (kartal), Kınık Boyu; kuşu: Cure doğan (beyaz doğan)” (Ergin, 1937’den aktaran Yardımcı, 2014: 51 ).
Altay Türklerine ait bir efsanede “Devin, gökyüzünde yıldızları kovaladığı, onları ısırdıkça parçalarını yere tükürdüğü anlatılır. Yıldız kaymalarının sebebi de devin bu hareketine bağlanır.” (Ögel, 2010, CI: 199).
Çelebi bundan memnun olmuştu. O melunu bulsa bulsa bu nursuz cadıcı bulur diye düşündü. İlk fırsatta inceleyip notlar almak için yanıp tutuşuyordu.
Birer ikişer mezarlığa dağılıp aramaya koyuldular. Çelebi’nin tahmin ettiği gibi çok geçmeden cadıcı eşelenmiş mezarı buldu. Ne hin herif, diye içinden tebrik etti Çelebi cadıcıyı. İşini iyi yapan insanlara bayılırdı. Hele bu cadıcı gibi kendine has zanaatlara sahip insanların ayrı bir takdir ederdi.
Türklerde yıldızların her birinin ayrı bir adı bulunmaktadır.
Jüpiter(Müşteri): Ongay
Mars (Merih): Ootyultuz (Ateşyıldız)
Merkür (Utarid): Suv Yaltuz
Satürn (Zühal): Sekentir ve Sarıg Orungulug
Venüs (Zühre): Erlig (Erklig)
Antaras: Sin
Kutup Yıldızı: Altun Kazgug veya Temür Kazgug
Süreyya Takım Yıldızı: Ülker
Büyük Ayı Takım Yıldızı: Yitiken (Taş, 2011: 220-221).
Bu yıldızlardan Sekentir’in en önde yürüdüğüne inanılır. Sibirya Türklerinin inancına göre de Sekentir Yıldızı, atların koruyucusudur. Bu yıldız Kutadgu Bilig’de şöyle geçmektedir:
“En üstün Zühal (Sekentir)’dir, en önde yürür, İki yıl, sekiz ay, evde kalır. ” (Arat, 1979: 385).
Türkler açısından önemli bir yıldız olan Zühre’nin Erlig ve Erglig adlarının dışında Çolpan adıyla da adlandırıldığı bilinmektedir. Özbek şairlerinden Çolpan da bu yıldızın yol göstericiliği işlevini esas alarak kendine bu ismi mahlas almıştır. “Hint mitolojisine göre Zühre Yıldızı “Aşvin” adlı bir Tanrı idi. Bu Tanrının diğerlerinden farkı, daha ziyade bir ata sahip olması ve at üzerinde gezmesi idi.” (Gültepe, 2015: 499).
Bu yıldızın Türkler arasındaki isimlerinden biri olan Erlik, Yaratılış Destanı’nda Tanrı Ülgen’in karşısında duran ve yeraltının sahibi olan Erlik’i anımsatır.
Birden insan olmuştu, toprak üstündeki kil.
İnsanda toplanmıştı, her çeşitten yeterlik,
Bu ilk insanın ise, adı olmuştu Erlik.
İnsan yaratan Tanrı, ortalardan kayboldu,
Erlik de yola çıktı, arayıp onu buldu. (Ögel, 2010, CI: 435).
Halk edebiyatı şairleri, yıldızların işlevlerinden de beslenerek ürünlerini ortaya koymuştur. Bu ürünlerden biri de Aşık Ali İzzet’in Zühre Y ıldızı’nı anlattığı şu dizelerdir:
Soramadım bir çifi sözü
Ay mıydı, gün müydü yüzü
Sandım ki Zöhre yıldızı
Şavkı beni yaktı geçti. (Başgöz, 1994: 106).
Ongay Yıldızı da Türklerin takvim bilgisi bakımından önemli bir yer tutmaktadır. Eski adının Erentüz olduğu bilinmektedir. Bu yıldızdan daKutadguBilig’de şöyle bahsedilir:
Ondan sonrada gelir, ikinci olur Onay,
Her evde kalır on ay, ayrıca da iki ay. (Arat, 1979: 30).
Ateş Yıldızı, kırmızı rengiyle dikkat çekmiştir. Bu yıldızın Türkler arasında Bakır Sokum ve Yaldırık adlandırmaları bulunmaktadır. Bu yıldızdan Kutadgu Bilig şöyle bahseder:
Üçüncü Merih (Kürüd} gelir, korkuç gururlu yürür,
Bir defa kime baksa, yeşermiş bile kurur. (Arat, 1979: 303).
Bu yıldız, rengi itibarıyla Oğuz Destanı’nın Uygurca yazılı nüshasında Oğuz’un doğumundaki betimlemelerle örtüşür.
Gömgök, gök mavisiydi, bu oğlanın yüz rengi,
Kıpkızıl ağıziyle, ateş gibiydi benzi.
Al al idi gözleri, saçları da kapkara!
Perilerden de güzel, kaşları var ne kara! (Ögel, 201 O, CI: 115).
Utarit adlı yıldızın Türkler arasındaki karşılığı Tilek Yıldızı’dır. Bu yıldız, Türklerin uğurlu yıldızıdır. Kutadgu Bilig bu yıldız için şöyle der:
Sonra geldi arzu, Tilek arzular,
Kime yakın gelse, özüne bağlar. (Arat, 1979: 30).
Süreyya Takımyıldızı diğer adıyla Ülker, önem arz eden yıldızlardan biridir. Türkler zaman tayinlerini bu yıldıza göre yaparlar. Edebiyatımıza da konu olan Süreyya, “Divan edebeiyatında’ıkd-ı Süreyya, menzil-i / menazil-i Süreyya, mirfak-ı Süreyya’ gibi tamlamalarla kullanılmıştır. “(İslam Ansiklopedisi, C 38: 163). Bu yıldız ile ilgili Altay Türklerine ait destanda Zühre’nin güzel bir kız, Ülker’in ise genç bir delikanlı olduğu söylenir. Bu aşktan dolayı fırtınaların koptuğu söylenmektedir. Ülker yıldızı ile ilgili bir diğer Kırgız anlatısında da “Meçin adlı bir böceğin Tanrı tarafından Ülker yıldızına dönüştürüldüğü anlatılmaktadır.” (Ögel, 2010, CII: 212).
Ülker Yıldızı, “Pleiadlar olarak anılan yedi kız kardeşle sembolize edilir. Bunlar mitolojik tasavvurda gök kubbeyi sonsuza kadar omuzlarında taşımaya mahkum edilen dev Atlas’ın kızlarıdır.” (Hançerlioğlu, 2000’den aktaran Özdemir, 2019: 357). Bu yıldız Türk edebiyatında da önemli bir yere sahiptir. Mehmet Akif Ersoy’un Çanakkale Şehitleri’ne şiirinde şu dizelerde geçer:
Yedi kandilli Süreyya ‘yı uzatsam oradan;
Sen bu avizenin altında, bürünmüş kanına,
Uzanırken, gece mehtabı getirsem yanına,
Türbedarın gibi ta fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile avizeni lebriz etsem;
Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana …
Yıne bir şey yapabildim diyemem hatırana. (Ersoy, 2013: 828-830).
Bu şiirde, parlak ve kutsal yıldıza atıfta bulunularak şehitlerimizin ruhu yüceltilir.
Ülker Takımyıldızının Büyük Ayı Burcu olduğu bilinmektedir. “Başkurt/ara ait Ural Batır Destanı ‘nda Ezreke devler hanıdır ve yıldıza dönüşür. Türk mitolojik tezahüründe de yıldızlar ve devler arasında bu destandaki gibi bir bağın olduğu düşünülmektedir.” (Özdemir, 2019: 355- 356).
Eski zamanlardan bu yana Türklerin inanış ve yaşayışlarında bir yere sahip olan yıldızların bir diğeri ise Kutup Yıldızı’dır. Bu yıldızın Türkler arasında demir kazgug veya altın kazgug gibi adlandırmaları vardır. Kuzey bölgelerde bulunan Türkler bu yıldızı bir demir ağaç olarak düşünmüşlerdir. Yakut Türklerinin inancına göre dünya yaratıldıktan sonra demir ağaç da büyüyerek yer ile göğü birleştirmiştir. Bazı Altay anlatılarına göre; “Kutup yıldızı, göğün 5. katındaydı. 6. Katında ay, 7. Katında ise güneş bulunmaktadır. 9. Katında ise Tanrı bulunur. ” (Radloff, 1956: 6-7).
Yıldız miti bahsinde değinilmesi gereken diğer bir kavram olan Samanyolu’nun, “İran edebiyatı kaynaklı olduğu bilinir. İranlılar bu kavarama “kehkeşan” adını vermişlerdir. Bu kavramın karşılığı saman çekendir.” (Ögel, 2010, CII: 189). “Bayrak Şairi” Arif Nihat Asya’nın “Dua” şiiri bu kavrama yer verilen güzel bir şiirdir. Bu şiirde kavram şöyle geçmektedir:
Mahyasızdır minareler. .. Göğü de,
Kehkeşan’sız bırakma Allah’ım!
Müslümanlıkla yoğrulan yurdu, Müslümanız bırakma Allah’ım! (Yıldız, 2009: 119).
Samanyolu kavramı, “Hac yolu, hacılaryolu gibi kavramlarla da adlandırılmıştır. Bunun yanında kuşların izlediği yol üzerinde bulunduğu için kuş yolu olarak da adlandırılır. ” (Ögel, 2010, CII: 189). Eski Macar inanışlarına göre “Macarlar, Orta Asya ya yakın olan yurtlarından Macaristan ‘a göçerken, hep Samanyolunu takip ederek gelmişlerdi.” (Ögel, 2010, CI: 201). Yine Macar mitolojisine göre samanyolu şöyle oluşur:
Numi-Tarem adlı bir, Tanrı varmış kuzeyde,
Altı ayağı olan, geyik yapmış yüzeyde.
Geyik hızla koşarmış, hiç kimse tutamazmış,
Göğü delip aşarken, hiç kimse bakamazmış.
Bir avcı kayak takmış, geyiği kovalamış,
İki ayağın kırmış, yine de tutamamış.
Bunun için göklerde, kayak izi doluymuş,
Kutsal kayak izler i, be yaz Samanyoluymuş! (Gültepe, 2015: 504-506).
Vogul efsanesine göre;
Bahadır bir ev varmış çok çok eski çağlarda,
Bazan gökte uçarmış, avlanırmış dağlarda.
Samanyolundan gelir, bahar olunca kuşlar,
Aynı yoldan gidermiş, artık gelince kışlar.
Er kuzeye kaçarmış, iyi günlerde yazın,
Samanyolundan uçar, göçer gelirmiş kışın. (Gültepe,2015: 506).
Oğuz Kağan De stanı’nda erkek çocuklarından birinin adı Yıldız Han’dır. Oğuz Kağan’ın oğluna bu adı verişi yıldızın vasfından kaynaklanmaktadır ki Oğuz Kağan’ın çocukları da babaları gibi kahraman kişiliğe sahiptirler. Yıldız Han’ın da adının vasıflarından biri olan aydınlık vermeye bağlı olarak ülkesine ışık olduğu kuvvet ve muhtemeldir. Yine bu destanda Oğuz Kağan’ın eşlerinin güzelliği de yıldızların güzelliği ile bağdaştırılabilir.
Türk masallarında da yıldız sembolik bir öge olarak kullanılmıştır. Masallarda aydınlatıcı vasfının yanı sıra güzellik sembolü olarak da kullanılmıştır. İplikçinin Kızları adlı masalda üç kız kardeşin sohbetleri sırasında en küçük kardeşin alnında yıldız olan bir kız ve bir erkek doğurma isteği bulunmaktadır. Hakanla evlenen en küçük kız olan Ece, bu hayalini gerçekleştirmiştir. Kıskançlık sonucu kaybolan bu iki çocuk da bu alınları arasındaki yıldız sembolüyletanınmışlardır (Kara, 2007: 155). Bu masalda tahayyül edilen durum, yıldızın bir güzellik sembolü olmasındandır. Çocuklar alınlarında bu simgeyi taşıdıklarında hem güzellik yönünü edinirler hem de masalda olduğu gibi farklılıkları ön plana çıkar. Çünkü yıldızlar şekilleri ve parlaklıklarıyla karanlık gecelerde bile parlayan ve dikkat çeken ögelerdir. İyilik Et De Suya At Balık Bilmezse Halik Bilir adlı masalda Mehmet Beg, sarayda parlayan bir ildiz görür ve nene onun padişahın kızı olduğunu söyler. (Seyidoğlu, 1975: 309). Bu masalda yıldız, hem parlaklık vasfıyla hem de güzellik sembolüyle padişahın kızı benliğinde somutlaştırılmıştır. Altın Saçlı Kızla Sırma Saçlı Oğlan adlı masalda padişah emrine rağmen şavkını söndürmeyen evde üç kızın yaşadığı anlatılmaktadır. Bu kızlar, padişah ile evlendiklerinde yapacakları şeyleri konuşurlarmış. En küçük olan kız; “ben padişahın hanımı olsam sırma saçlı oğlanla altın saçlı kız doğururum, demiş. Alınlarında ay yıldızlı kız doğururum, oğlan doğururum.” (Kumartaşlıoğlu, 2006: 243). Bu isteğe bakıldığında dünyaya gelecek olan iki çocuğun da alınlarında Ay-Yıldız olması düşüncesi oldukça önemlidir. Bu istek hem milli motifi çocuklarda bir sembol olarak görmeyle hem de bu tamamlayıcı öğelerle kardeşlik bağını pekiştirmeyi amaçlamakla ilişkilendirilebilir. Kara Hırsız adlı masalda padişah kendine gelen mektup üzerine düşünürken o sırada damadı padişahın karşı tarafa gökteki yıldızları saymasını istemektedir (Bozlak, 2007: 354-355). Yıldızın gökte sayısız olduğuna bir gönderme olduğu; “imkan var mı, gökteki yıldız sayılır mı?” sorusuyla belirtildiği gibi olay açısından ele alındığında vakit kazanına olarak değerlendirilebilir. Bu isteğin sonucu olarak masalda karşı tarafın harpten vazgeçtiği; “benim harbim yok, ben vazgeçtim davamdan” ifadesiyle belirtilmiştir.
Yıldız, efsanelerde de bir dönüşüm unsuru olarak kullanılmaktadır. “T ürkmen, Uygur Türkleri arasında anlatılan sevdiği gence kavuşamayan veya padişah vb. kimselerle evlenmek istemeyen kızın yıldıza dönmesi ya da Başkurt, Kazak, Özbek, Kırgız vb. gibi Türk boylarında rastladığımız düşmandan kurtulmak isteyen kız/kızların kaçarlarken gökyüzüne çıkıp yıldıza dönmesi şeklindedir… Bazen de Tanrı sevdiği insanları gökyüzüne çıkararak yıldıza döndürür. “(Ergun 1997: 182).
SONUÇ
Yıldız, bir gök cismi olmanın ötesinde Türklerin tahayyülünde, yaşayış ve inanışlarında önemli bir yere sahiptir. Kimi zaman aydınlığın kimi zaman da güzelliğin bir sembolü olan yıldızlar, mitolojide ve inanışlarda da yer almıştır. Nitekim Türklerin yaşayışında önemli bir öge olan yıldız, anlatılarda da sembolik anlamlarıyla yansıtılmıştır. Her yıldıza farklı anlamlar yüklenerek anlatılarda da bu yıldızların ifade ettikleri anlam çevresinde tasavvurlar yapılmıştır.
Kaynakça
Arat, R.R. (1979). Kutadgu Bilig III- İndeks. İstanbul: Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü.
Başgöz, İ. (1994) . .Aşık Ali İzzet Özkan. İstanbul: lndiana Üniversitesi ve Pan Yayıncılık
Bozlak, Ü. G. (2007). Erdemli Masalları. (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi). Selçuk Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konya.
Ebülgazi Bahadır Han (1937). Şecere-i Terakime. (hzl. Muharrem Ergin), İstanbul: Tercüman 1001 Temel Eser.
Ergun, M. (1997). Türk Dünyası Efsanelerinde Değişme Motifi. 1-11, Ankara: Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Yayınlan.
Ersoy, M. A. (2013). Safahat. İstanbul: Beyan Yayınlan.
Ersoy, N. (2007). Semboller ve Yorumları. İstanbul: Dönence Yayınlan.
Fuzuli (2005). Leyla vü Mecnun. (hzl. Hüseyin Ayan). İstanbul: Dergah Yayınlan.
Gültepe, N. (2015). Türk Mitolojisi Yeni Araştırmalar Işığında. İstanbul: Resse Kitabevi.
Hançerlioğlu, O. (2000). Dünya İnançları Sözlüğü, İstanbul: Remzi Kitabevi.
Kara, Ö. (2007). Ta rsus Masalları (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi). Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konya.
Kumartaşlıoğlu, S. (2006). Balıkesir Masallarında Motif ve Tip Araştırması (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi). Balıkesir Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü, Balıkesir.
Ögel, B. (2010). Türk Mitolojisi. 1-11, Anakara: Türk Tarih Kurumu Yayınlan.
Özcan, T. (2003). Oğuz Kağan Destanının Kahramanlık Mitosu Bakımından Çözümlenmesi. Milli Folklor, Bahar/8 (57), Yıl:15, 76-81.
Özdemir, S.D. (2019). Türk Halk Anlatılarında Dev Motifi. (Yayımlanmamış Doktora Tezi). Fırat Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü, Elazığ.
Radloff, W. (1956). Sibirya’dan. 1-11, Temir, A. (Çev.).Ankara: MaarifVekaleti.
Sakaoğlu, S. (2012). 101 Türk Efsanesi. Ankara: Akçağ Yayınlan.
Seyidoğlu, B. (1975). Erzurum Halk Masalları Üzerinde Araştırmalar (Metinler ve Açıklamalar. Erzurum: Atatürk Üniversitesi Yayınlan. Şenocak, E. (2010). Mitolojik Konulu Bir Halk Hikayesi “Leyla ile Mecn-0.n Hikayesi” Merkezinde Yıldıza Dönüşüm. Milli Folklor,
S.86 s: 20-29.
Taş, İ. (2011 ). Türk Düşüncesinde KozmogoniKozmoloji. Konya: Kömen Yayınlan.
TDV İslam Ansiklopedisi (2006). Ankara: TDV Yayınlan.
Yardımcı, M. (2014). Türk Halk Edebiyatında Nesir ve Nazım Nesir Karışık Türler. İzmir: Kanyılmaz Matbaacılık.