Merhabalar, öncelikle röportaj teklifimizi kabul ettiğiniz için teşekkürler. İlk sorumuzla başlamak istiyorum. Mahir Şanlı kimdir, bize kendinizi tanıtır mısınız?
Rica ederim, sizlerle tanışmak benim için mutluluk. Mahir Şanlı, aslen Karslı, l 977’de İstanbul’da doğmuş, yurt dışında ikamet eden, okumayı ve yazmayı seven bir adamdır. Evli ve iki kız çocuğu babasıdır. Hobileri sinema, futbol ve gezidir. Ve tam anlamıyla bir mitoloji tutkunudur.
Kendinizi mitoloji tutkunu olarak ifade ediyor sunuz. Peki, mitolojiye olan bu tutkunuzun kaynağı nedir, ne zaman ve nasıl başladı?
Kesinlikle doğru bir tanım bu. Kitaplığımın dörtte birlik kısmını mitoloji kitapları oluşturmakta. Bunun bir de dijital arşiv kısmı var. Tutkumun kaynağını ben de sorguladım ve nihayetinde doğru cevabın çocukluğumda büyüklerimden dinlediğim hikayeler olduğu sonucuna vardım. Örneğin Talih adlı romanıma yerleştirdiğim Alkarısı hikayesini ben babamdan bire bir dinlemiştim ve o zamanlar henüz 10-12 yaşlarındaydım. Keza yine aynı romanda bir de Hüma Kuşu hikayesini kullanmıştım. Onu da büyükbabamdan dinlemiştim. İlerleyen yıllarda siyasi fikirlerimin de etkisiyle Türk Mitolojisiyle daha çok ilgilenmeye başladım derken bu ilgi diğer mitolojilere de kaydı ve neticede tam anlamıyla bir mitoloji tutkunu olup çıktım.
Birçok kişi sizi kurucusu olduğunuz “Mitoloji Dünyası” adlı platform aracılığıyla tanıyıp takip etmektedir. “Mitoloji Dünyası” platformunu oluşturma sebebiniz neydi, platformu oluşturduğunuz günden bugüne devam eden yolculuğunuz nasıldı, bu yolculuğu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu platformu kurmak belki de hayatımda aldığım en doğru kararlardan biriydi. Çünkü insan sevdiği şeylerle meşgul olduğu derecede mutlu olur ve hayattan zevk alır. Ben de o sayfa ile meşgul oldukça mutlu olmaktayım. Kuruluş amacıma gelirsek doğrusu burada başlangıçta siyasi bir hedef vardı. İnsanımızın özüne, geçmişine, kendi mitolojisine yabancı olduğunu görüyor ve bundan azap duyuyordum. Ne tuhaftır ki insanımızın özellikle de gençlerimizin diğer mitolojilere oldukça merak duyduklarını da gözlemliyordum. Bu bende “Mitoloji Dünyası”nı yaratma fikrini doğurdu. Diğer mitolojilerde bilgiler vererek meraklıları sayfaya çekmek, gelenlere de Türk Mitolojisini tanıtmak … Geçen üç sene zarfında da bu amacıma fazlasıyla ulaştığımı görüyor, bundan ciddi anlamda gurur ve mutluluk duyuyorum.
Mitoloji alanında yayınları olan bir araştırmacı olarak, sizin için mitoloji ne anlam ifade etmektedir?
Mitolojiyi hayatı ve toplumları anlama kılavuzu olarak görüyorum ben. Bu tanımı “Evren, Yaratılış ve Köken Mitleri” kitabımda da kullanmıştım. Gerçek manada bir halkı anlamanın en kolay yolu o halkın mitlerine bakmaktan geçiyor. Kültürünün derinliği, karakter yapılan, hayatı ve dünyayı yorumlayışları hep o mitlerde saklıdır. Nasıl ki bir insanın karakteri çocukluğundan itibaren aldığı eğitim ve edindiği tecrübelerle oluşuyorsa, milli karakterin oluşması da bu şekildedir. Milletin arketipi mitlerdir.
Ekim ayında çıkarmış olduğunuz “Kötülüğün Mitleri” adlı kitabınızda mitolojideki “öteki” kavramını, farklı toplumlara ait yirmi iki mitolojik anlatı üzerinden aktarmaya çalıştınız. Mi tolojinin öteki olarak nitelendirilen karanlık tarafı hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Günümüzde suçlular için kullanılan “kim bilir onu bu suça iten nedenler neydi?” empatisinden yola çıkarak, kötü, korkunç, fesat olarak nitelenen karakterlerin hikayelerini bir çatı altında toplamak istedim. Çünkü öğretme açısından iyilik kadar kötülüğün de etkili bir enstrüman olduğu kanaatindeyim. Medusa’nın bakışlarıyla inşaları taşa çeviren iğrenç bir yaratık olmasına giden yol neydi? Loki fesat da diğer tanrılar çok mu hakkaniyetli? Erlik’in kızlan babalan gibi kötü olsalar da onlar da sevemezler mi? Ve tabii ki salt karakterle değil, hikayelerin detaylarıyla da öğretici bazı mesajlar vermeye çalıştım.
Son dönemlerde Türk Mitolojisine ve Türk Kültürüne olan ilgi arttı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz, bu ilginin daha da artması için sizce ne gibi çalışmalar yapılmalı?
İlginin arttığını kabul etmekle beraber bunun hala olması gerekenin çok altında seyrettiği fikrindeyim. İlgiyi artırmanın yegane yolu sanatın her alanında içerik üretmektedir. Resim, müzik, sinema, roman ve dijital sanatlar. Dijital sanatları en son saydım ama belki de en önemlisi bu. Neden derseniz… Hepimiz, günün en az 3-4 saatini sosyal medyada geçirmekteyiz. Dolayısıyla bu platformlarda paylaşılan içerikler, insanlara ulaşmakta diğer araçlardan daha yüksek bir başarı oranına sahipler. Ben bunu ara ara sosyal medya hesaplarımdan da yazıyor, kabiliyeti olanları içerik üretme konusunda teşvik ediyorum. Kendi adıma da Türk mitolojisinin tanıtımı için elimden geleni yapıyorum. Mitoloji Dünyası platformunun yanı sıra yazdığım iki roman ve iki derleme kitabıyla da bu çabamı ortaya koydum. Önümüzdeki ay çıkacak yeni romanım ise tamamen gençlere Türk mitolojisini tanıtma ve sevdirme odaklı. . . 12 yaş ve üstünü hedef alarak kaleme aldığım bu kitap da umuyorum ki mitolojimizi ve öz kültürümüzü tanıtma konusunda küçük de olsa bir katkı sağlayacaktır.
Yayın politikası fantastik kültür ve mitoloji olan tek dergiyiz, mitoloji ve fantastik kültür ilişkisi üzerine neler söyleyebilirsiniz?
Öncelikle isminizi ilk duyduğumda çok hoşuma gitmişti. Mitoloji ve fantastik kültürün birbirine bağlı olduğuna inanmaktayım. Yüzüklerin Efendisi serisi başta olmak üzere, mitolojik kavramlara yer veren fantastik eserlerin sıkı takipçisiyim. Hatta “fanlık” müessesesinin de bir üyesiyim diyebilirim. Yaşım dolayısıyla kimileri garipsese de sıkı bir Harry Potter severim. Bu bağlamda derginizin özellikle gençler arasında ilgi göreceğini, zamanla geniş kitlelere ulaşma potansiyeline sahip olduğunu düşünmekteyim. Bu güzel sohbet için sizlere teşekkür ediyor, yayın hayatınızda da başarılar diliyorum.
Bizlere vakit ayırdığınız için teşekkür eder, size de yayın hayatınızda başarılar ve esenlikler dileriz…