Gökyüzünün kenarında oturmuş dünyayı seyreden tanrılar vardı. Pek fazla konuşmaz, nadiren gözlemlerini birbirleriyle paylaşmak için iletişim kurarlardı. İşlerinin en can sıkıcı yanı buydu; kimin ne söyleyeceğini zaten biliyorlardı. Binyıllar önce sohbet etmeyi denemişlerdi fakat söylenecek her söz belliydi. Sorulacak her soru, verilecek her cevap belliydi.
Tam da bu yüzden, zamanı geldiğinde söylemeleri gereken şeyi söylememe kararı aldılar. İşe yaramayacağını da biliyorlardı; ama ya bundan kurtulmanın tek yolu buysa?
Genç kadın hayatı üçüncüye yaşıyordu. İlk ikisinde de olduğu gibi, bir dağın tepesinde koyun otlatıyordu. Temiz sonbahar havasını içine çekti, durumundan son derece memnundu. Hastalığını bir kez daha yenmişti ve hayatı üçüncüye başlamıştı. Ateşler içinde yattığı yılları telafi edebileceğini düşünüyordu bu sefer. Eskiden her nefesinde ciğerlerine saplanan acı sanki dudaklarından akıp gitmişti.
Koyunların başına çoban köpeğini bıraktı ve bir çamın dibine oturdu. Kollarını göğsünde kavuşturdu ve tepeyi kaplamaya başlayan puslu havayı ciğerlerine çekti. Gözlerini kapatırken, öksürük düşleri hasta yatağından uzanıp zihnine dokundu; aylar boyunca yatağından çıkamamış, pencereden gördüğü dünyada özgürce dolaşmaya hasret kalmıştı. Hasta bedeninden ayrılıp dışarıda olabilmeyi istemişti; ağaç olabilmeyi istemişti, rüzgarı hissedebilmeyi istemişti. Bir bozayı olup ormanda özgürce dolaşmayı düşlemişti. Toprak olmayı, kuş olmayı, özgür olmayı istemişti.
Göğün çok da uzak olmayan bir parçası kısa bir süreliğine aydınlandı.
Tanrılar asık suratlarıyla fırtınayı izliyorlardı. Zamanı geldiğinde konuşmuşlardı, bunun önüne hiçbiri geçememişti. Tabii ki bunu da biliyorlardı, bunu da engelleyememişlerdi. Hiçbir şey değişmiyordu ve bu tanrıların canını sıkıyordu. Bir şeyleri değiştiremiyorlarsa ne işe yarıyorlardı?
Belki bir fani, diyorlardı bazen, iradesi tüm bu olan bitene karşı gelir ve bir şeyi değiştirir…
Genç kadın bir anda gözlerini açtı ve ayağa kalktı. Yaklaşan fırtınaya doğru yürüdü ve ormanlarla çevrilmiş açıklığın tam ortasında durdu.
Çiseleyen yağmurun ıslattığı toprağa bazı şekiller çizmeye başladı. Öksürük düşlerini, ateş düşlerini, hastalık düş1erini gerçek yapacaktı işte. Fırtınaya karışacaktı. Gökyüzünün bir parçası olacaktı. Hasta yatağından uçup gelen düşlerden çok daha büyüğü olacaktı; ağaçlara dokunan rüzgar olacaktı, bir boz ayının ormanı olacaktı, toprağı besleyen yağmur olacaktı. Gökyüzünde gezinen fırtına olacaktı ve tüm atmosferi dolaşacaktı. Bu düşünceyle ürperdi, bu düşünceyle heyecanlandı. Ve ardında bıraktığı tek iz topraktaki anlamsız şekiller olacaktı, herkes burada birinin olduğunu bilecekti. Birinin burada özgürleştiğini bilecekti. Genç kadın düşlerinden fazlası olacaktı. Yarım yaşanmış her hayatının görkemli telafisi için.
Tanrılar dünyadaki bu kadını gorunce şaşırdılar. Şekillerin hiçbir anlamı yoktu, bunu biliyorlardı. Fakat bu yeniydi. Ve bu sefer, bir şeyler değişecekti, böyle umdular. Genç kadın çizdiği şekillerin tam ortasına geçip kollarını iki yana açtığında tanrıların hepsi, daha iyi görebilmek için dünyaya yaklaştı. Genç kadın başını kaldırdı, şiddetlenen yağmurun altında, fırtınan ona yaklaşmasını bekleyerek vahşice gülümsedi. Hasta geçmiş sönük yıllarının ışıltılı telafisi için…
Karanlık bulutlar gümbürdeyerek yaklaştı.
“Beni al, beni kabul et, beni hür kıl!” diye bağırdı genç kadın. Kararlı sesi bir süre havada asılı kaldı; tanrılar nefesini tuttu ve her şey yavaşladı.
Bir ışık çaktı, yer sarsıldı ve ağaçları titreten bir gümbürtü duyuldu. Genç kadın yıldırımı çağırmıştı, yıldırımı kendine çekmişti ve buluştukları an, aynı onun istediği gibi, çok görkemliydi; toprağın üzerinden dikilen kadın ışıl ışıldı. Ve sonra yıldırım toprağa karışınca, genç kadın da onunla beraber yok olmuştu.
Yıldırıma dönüşen kadının statik kahkahası gökyüzüne karıştı ve bulutlar arasında sıçrayarak kaybolup gitti.
Tanrılar hayal kırıklığı içince geri çekildiler. Genç kadın çok yaklaşmıştı ama yine hiçbir şey değişmemişti. Gerektiği gibi ölmemişti ama yok olmuştu işte.
Gökyüzünün kenarında oturan tanrılar dünyayı seyretmeye devam etti.