Kadın, evrenin yaratılışında mihenk taşı olan varlıklardandır. Türk Mitolojisi’nde de kadınla ilgili pek çok unsura rastlamaktayız. Kadın evrenin yaratılışına sebep ve ilham kaynağı olan varlıktır. Destanlara bakıldığında kadın kahramanlar bir ışık huzmesi olarak belirir. Hatta kadın, sadece destanda geçen öylesine bir kahraman değil; zaman zaman Tanrıça olarak dahi görülür. Bu yazımızda kadın karakter ve tanrıçalardan birkaçını ele alacağız.
AKANA (AY/AG ENE)
Su, Ay ve kadın üçlüsü hem evrenin hem de insanın üretkenliğini simgeler. Hayattaki her şeyi yaratan sudur. Su tanrıçaları da sudan doğar.
Asya mitolojilerinde Ay, doğurgan dişi olarak gösterilir. Jung’a göre de mitolojilerdeki “ana tanrıça” arketipinin göksel karşılığı Ay ve Venüs’tür. Bunlar bilinçdışında oluşan “anne arketipi”nin türevleridir.
Ag Ene, çıplak vücuduyla ilk başlangıcı, üremeyi, simgeler. Bu, kadının doğurgan olmasıyla kutsallaştırıldığı ilk dönemlerdir. Daha sonra kadim Türkler yeni yeni kadın tanrıçalar, iyeler, koruyucular tanıyacaktır. Şöyle ki ağaçtan türemeler, toprak ve sudan oluşan balçıktan yaratılmalar, doğa güçlerinin iyeleri olan kadınlar, Ay’ı ve Yıldızları simgeleyen bakire varlıklar, Altay ve Yakut mitolojisinde doğum ve annelikle ilgili kutsal ruhlar, Umay, Ana Maygıl, Ayıısıt, Kübey Hatun, İyehsıt vb. hayvan ve ağaç analar her biri ilk anadan; Ag Ene’den neşet etmiştir (Bayat,2019: 38).
Verbitskiy’nin derlediği “Altay Yaratılış Miti”nde; Tanrı Ülgen’e evreni, dünyayı ve insanları yaratmasını dişi bir ruh olanAk-Ene (Ak Ana) ilham eder (Ögel, 1993: 433). Tanrı Ülgen boşlukta uçarken bir ses duyar ve sudan çıkan taşı tutması emredilir. Ülgen, taşın üstüne oturur ve:
Bir dünya istiyorum bir soyla yaratayım,
Bu dünya nasıl olsun, ne boyla yaratayım,
Bunun çaresi nedir, ne yolla yaratayım, der.
AkAna:
Yaratmak istiyorsan sen de bir şeyler Ülgen,
Yaratıcı olarak şu kutsal sözü öğren,
De ki hep, “Yaptım, oldu. “
Başka bir şey söyleme,
Hele yaratırken “Yaptım, olmadı.” deme.
Oğuz Destanı’nda Oğuz Kağan, kendi toplumunu, daha doğrusu avcı bir toplumun yaşam alanını tehdit eden, yani ormanı ve av hayvanlarını kontrol eden gergedanı öldürdükten sonra gök tanrısının ve yer tanrısının sunduğu kadınlarla evlenir. Oğuz Kağan’ın soyu böylelikle kutsallaştırılmıştır. Bunu sağlayan ise tanrının Oğuz Kağan’a bir ödül olarak sunduğu kadınlardır. Oğuz’un göğün tanrısının kızıyla evlenmesi şöyle anlatılır:
Oğuz Kağan bir yerde, Tanrıya yalvarırken:
Karanlık bastı birden, bir ışık düştü gökten!
Öyle bir ışık indi, parlak aydan, güneşten!
Oğuz Kağan yürüdü, yakınına ışığın,
Oturduğunu gördü, ortasında bir kızın!
Bir ben vardı başında, ateş gibi ışığı,
Çok güzel bir kızdı bu, sanki Kutup yıldızı!
Öyle güzel bir kız ki gülse gök güle durur!
Kız ağlamak istese, gök de ağlaya durur!
Oğuz kızı görünce, aklı gitti beyninden,
Kıza vuruldu birden, sevdi kızı gönlünden,
Kızla gerdeğe girdi, aldı dilediğinden. (Ögel, 1993: 117)
Buradan hareketle kadının sadece tanrıça özelliği değil, aynı zamanda ödül olarak sunulduğu da görülmektedir. Kadın ödül olacak kadar değerlidir.
UMAYANA
Altaylı Türkler Umay’ı güzel yüzlü bir kadın olarak tasvir eder. Mitlerde kuş şeklinde (Hüma Kuşu) bir varlık olarak da anlatılır, insanların türediği vakit Umay ile birlikte iki kayın ağacının da yere indiği söylenir. Ağaç da “ana tanrıça” arketipinin görünümlerindendir.
Çocuk ruhlarının koruyuculuğunu yapan Umay, HayatAğacı’ndan iner ve bebeklerin ağzına damlatılan süt ile onlara hayat verir. Erkeksiz doğumu anlatan bu mit, Malinowski’nin deyimiyle “Babanın yaratıcı gücü yerine, ana atanın kendiliğinden yaratıcı gücünü koymuş oluyor.” (Malinowski, 1989: 84).
Kumandin şamanları ise, kadınların doğum yaptığı sırada Umay’ı şöyle anlatırlar:
Ak ayastın kayın tüş (Işıklı açık gökten uçarak gel)
Umay Ene Kuş Ene (Umay Ana, Kuş Ana)
Tüp edekti açık sal (Deliği açık koy) Çalıbile çolonzın (O kendi yoluyla çıksın)
Kaşgarlı Mahmut ise “Umayka tapınsa oğul bolur.” der. Tonyukuk Anıtı’nda da dişil unsur olan aşağı dönük üçgen Tanrı Umay’ı sembolize eder.
KÜBEYHATUN
Yakutlar, çocuk ve kadınların koruyucusuna Ayıısıt ya da Kübey Hatun der (Bayat, 2019: 70). Hayvanların, insanların koruyucusu ve doğum tanrıçası olan Kübey Hatun; inanca göre ağacın içinde yaşar. Yakutlar bu ağaçlara çaput bağlayarak Kübey’e saygılarını sunmuş olurlar (Bayat, 2019: 71). Er-Sogotoh efsanesine göre, nefesi fırtına, bakışı yıldırım gibi olan Sogotoh bir gün ağacın altına gelerek: “Kutsal ağacımın kadın ruhu! Ben yetimi sen beslemişsin. Bana geleceğimi söyle! Öz anam ol! Saygı duyduğumu gör!” der. Göklerin gürlemesi, yağmurun başlamasıyla ağaçtan bir kadın çıkarak, “Senin annen Kübey Hatun’dur.” der.
ALKARISI/ ALBASTI
Alkarısı, Türk mitlerinde “ana tanrıça” arketipinin olumsuz türevlerinden biridir. Jung’a göre ana tanrıça imgesinin zıt özellikleri bilinçdışında ayrışır. Venüs’ün güneş önünden geçişleri onu cadı karakterine sokar (Bilgili, 2019: 48).
Alkarısı korkunç ve çirkin olarak tasvir edilir. Henüz doğum yapmış kadınları rahatsız eder. Kırmızı renkten korktuğundan lohusanın başına al tülbent örtülüp yakasına kırmızı kurdele takılır. Ziyarete gelen kişilere şekerden yapılan kırmızı renkli şerbet ikram edilir. Gagavuzlar ise doğumdan üç gün önce ve üç gün sonra lohusaya su yerine rakı içirirler. Alınan bütün bu tedbirlere rağmen lohusanın çok ağrısı varsa; morarıyor, sayıklıyor ya da bayılıyorsa al bastığına karar verilerek bir hoca veya ocaklı çağrılır. Tüfek atılıp, tencere kapakları vurularak gürültü yapılıp bu kötü ruhu kovmak için uğraşılır. Anadolu’da bebeklerin doğumundan sonraki 40 günlük süreçte dışarı çıkmaması gerektiği inanışı buradan gelir. Bunun yanı sıra Demirciler, insanlara kötülük getiren Albastı ruhunun da en büyük düşmanıdır. Prof. Dr. Abdülkadir İnan’ın anlattığına göre Kazaklar, loğusa kadınları kötü ruhlardan koru ak için bir demir parçası veya bir çekiç e lerıne alarak: “Demirci geldi! Demirci geldi!” dıye bağırırlarmış. Albastı, demirciden korktuğu için, loğusanın yanına yanaşamazmış.
KAYNAKÇA
BAYAT, F. (2019). Kadim Türklerin Mitolojik Hikayeleri. İstanbul: Ötüken Neşriyat.
BİLGİLİ, N. (2019). Türk Mitolojisi. İstanbul: Kripto Yayınları.
DUVARCI, A. (2005). Türklerde Tabiat Üstü Varlıklar ve Bunlarla İlgili Kabuller İnanmalar, Uygulamalar. bilig, 32(Kış2005), 125-144.
KAYA, M. (2002). TürkHalkAnlatılarındaKadın Toplumbilim, 15(Mayıs 2002), 49-53.’ MALİNOWSKİ, B. (1989). İlkel Toplumlarda Cinsellik ve Baskı. (H. Portakal, Çev.). İstanbul: Kabalcı Yayınları.
ÖGEL, B. (1993). Türk Mitolojisi, C. I. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları.