John Ronald Reuel Tolkien…Büyük üstad, azametli yazar, yüce şair, ulu filolog… Eä, Arda ve Orta Dünya’nın yaratıcısı Eru Ilúvatar’ın yaratıcısı…Kendisinin ve oğlu Cristopher’ın ömrünü vakfettiği Legendarium’un kurucu babası… Tolkien’in ve onun Legendariumu’nun günümüz fantastik edebiyatının gelişim seyrini önemli ölçüde etkilediği artık yaygınca bilinmektedir. Onun eserleri ve eserlerdeki anlatılar okuyucu tarafından genellikle savaşlar tarihi(askeri tarih), siyasi tarih ve aşk hikayeleri üzerinden değerlendirilmektedir. Okuyucu tarafında eserlerinin hangi sırayla okunacağı, epik olayların nerede, ne zaman, ne olduğuna yönelik(5N1K) bir talep bulunmaktadır. Bu konuya ilişkin internet siteleri, video içerikleri ve kısmen akademik çalışmalarda görülmektedir. Tüm bu yaklaşımlara ek olarak Tolkien’in Legendariumu’na askeri ve siyasi tarihe alternatif olarak ekoloji ve kentleşme üzerine inşaa edilmiş bir çevre tarihi perspektifinden de yaklaşmak neden mümkün olmasın? Onun anlatısı güçlü doğa imgesi, ekolojik felaketler; planlanan, kurulan ve yıkılan kentler içermesiyle bu perspektiften incelemeye hayli müsaittir. Bu incelemenin, alegoriden hoşlanmadığı bilinen Tolkien’in eserlerindeki çevre tarihine yönelik hususların nelerden kaynaklandığını soruşturmak, hangi noktalara göndermeler yaptığını abartmadan(onun değerlendirme sisteminden uzaklaşmadan) tespit etmek gibi amaçları bulunmaktadır. Esasen bu çalışma Orta Dünya’nın çevre tarihine bir giriştir ve bu bağlamda kronolojik olarak ilerlenecektir.Bu çalışma iki kısım olarak planlanmıştır. İlk kısmı Orta Dünya tarihinde bulunan ekolojik ögelere, ikinci bölümü ise Orta Dünya tarihindeki kentleşme ögelerine dair olacaktır.
İncelemeye bir temel oluşturabilmek ve çerçevesini oturtabilmek için Orta Dünya, çevre tarihi ve ekoloji gibi kavramlardan ne anlamak gerektiğini açıklamak yerinde olacaktır. Orta Dünya ifadesi insanların zihninde pek çok farklı şekilde belirmektedir. Kimilerince Beleriand’ın yıkımı sonrası kalan bölge, kimilerince Beleriand dahil olmak üzere –tırnak içinde- ölümlü topraklar, kimilerinde Aman ve diğer bölgeler de dahil olmak üzere tüm kara parçaları ve kimilerince bir gezegenin tamamı. Bu durum, Orta Dünya’nın ne olduğuna yönelik bir kavram ve anlam karmaşası olduğunu göstermektedir. Genelden özele doğru ilerlenecek olursa ilk olarak “Eä” kavramını ele almak yerinde olacaktır. Eä kavramının Tolkien Legendariumu için evren anlamını karşıladığından söz edilebilmektedir. “Arda” kavramı ise gezegen anlamını karşılamaktadır. Arda, Eä içerisinde yer alan, anakaralar ve okyanuslarıyla var olan ve üzerinde yaşam bulunan gezegendir(dev kara kütlesidir). Arda, ilk yaratımından itibaren fiziksel değişikliklere uğramıştır. Bu değişikliklere çalışmanın ilerleyen kısımlarında değinilecektir. “Orta Dünya” kavramı ise düz bir dünya olan Arda’nın orta kısmında kalan anakara parçasını karşılamaktadır. Bu doğrultuda, Orta Dünya kavramının Tolkien Legendariumu’nda var olan dünyanın orta bölgesi anlamını karşıladığı söylenebilir. Arda üzerinde Orta Dünya gibi, Aman, Karanlık Topraklar, Numenor, ve Güneş Ülkesi gibi anakara parçaları da bulunmaktadır. Beleriand ise yalnızca Orta Dünya anakarası içerisinde Öfke Savaşı neticesinde yok olmuş bir bölgedir.
Çalışmanın çerçevesini oluşturan ve biçimlendiren Ekoloji ve Çevre Tarihi kavramlarını ele alırken “Adı Üstündecilik” yanılgısına kapılmamak gerekmektedir. Bu yanılgı doğrultusunda Çevre Tarihi için çevreyi tarihsel açıdan araştırma hususunun anlaşılması rahatlık ve güven barındıran bir bilgi boşluğu ortaya çıkarmaktadır(Cangızbay,2011:30). Bu doğrultuda Çevre Tarihi bağımsız bir disiplin olarak görmek yerine bütüncül tarihin parçalarından biri olarak ele alınabilmektedir. Bununla birlikte. Çevre Tarihi’ni tamamen doğaya karşı işlenmiş suçlar kronolojisi olarak görmek de hatalı olacaktır(Radkau,2020:6-9). Bu çalışma açısından Orta Dünya’yı başlı başına bir ekosistem olarak ele almak hayli faydalı olacaktır. Çünkü, Orta Dünya bir ekosistem olarak ele alınırsa, orada olup biten her şey birbiriyle bağlantılı hale gelecektir ve bu bağlantıların analizi yapılabilecektir. Böyle bir yaklaşımla beraber Orta Dünya için coğrafi faktörler ve toplumsal faktörler bir arada ele alınacaktır(Mikhail,2019:234). Çevre Tarihi’nin ruhu da budur. Ruşen Keleş Antik Yunan dilinde ev, hane, özel alan anlamına gelen “oikos” ifadesi ve akıl yoluyla ulaşılmış söz anlamına gelen “logos” ifadesinin birleşiminden müteşekkil ekoloji kavramını “…organizmaların çevreleriyle olan ilişkilerini inceleyen bilim dalıdır.” şeklinde tanımlanmaktadır(Keleş, Hamamcı, 1993: 31). Bu çalışmada Orta Dünya’yı ev olarak kabul edilip bu evde neler olduğunu yukarıda belirtilen çerçevede incelenecektir. Bir diğer deyişle, Orta Dünya adlı dev fantastik ekosistem, ekoloji aracılığıyla, -hatta fantastik bir ekoloji aracılığıyla- incelenecektir.
ORTA DÜNYA’NIN YEŞİL TARİHİ
Tolkien Legendarium’unda çevre tarihi ve ekolojiye dair izler konu bağlamında, Orta Dünya kronolojisi açısından, ilk olarak Silmarillion’un ilk iki bölümü olan “Ainulindalë” ve “Valaquenta” bölümlerinde görülmektedir.Okuyucunun Eä, Arda ve Orta Dünya’nın yaradılışı ve yaradılış sürecinde rol oynayan aktörlerle ilk olarak tanıştığı Ainulindalë bölümünde,Orta Dünya tarihinin neredeyse sonuna kadar sürecek olan yaratıcı ve bozucu tarafların oluşumu açıklanmaktadır. Bu esnada bozucu nitelikteki kötü tarafın çalışma yöntemi de belirginleşmektedir. Melkor’un yaradılış müziğinin ahengini bozarak kendi melodisini baskın hale getirme çabasını kötülüğün yöntemi olarak görmek mümkündür. Bununla birlikte, Melkor’un yaradılış müziği esnasında Eru tarafından yaratım için kullanılan “Yok-olmaz alev”i aramak için sık sık Boşluk’a gitmesi ve müzik esnasında var olan her şeyi kendine tabi kılma arzusunun ortaya çıkması da kötülüğün beslendiği kaynak olarak okuyucu karşısına çıkmaktadır(Tolkien,1999:20).
Eserin ikinci bölümü olan Valaquente’de Arda’nın ve Orta Dünya’nın fiziki yaratıcıları, mimarları ve işçileri denebilecek ulu ruhlar Valar tanıtılmaktadır. Valar, 7 Valar efendisi ve 7 Valar kraliçesi(Valier) olmak üzere 14 kişidirler. Valar, kendilerinin halkı ve daha düşük dereceli ruhlar olan Maiar ile birlikte Ainur’u oluşturmaktadır. Bölüm okunduğunda görülmektedir ki, Valar’ın her bir üyesi ve onlara tabi olan Maiar’ın her bir üyesinin doğaya dair farklı bir ihtisas alanı bulunmaktadır. Ainur, bu farklı ihtisas alanları doğrultusunda el birliği ile Orta Dünya’yı tasarlamıştır. Bununla birlikte, Doğanın bir unsurunu temsilen yaratılmış her bir Valar mensubu, Arda’yı şekillendirken ahenk içerisinde çalışmıştır. Doğanın unsurları ve erkleri arasında ahenk olaması ise Orta Dünya kanunlarının başında gelmektedir. Bu husus, çalışmanın ilerleyen kısımlarında izah edilecektir. Melkor ve taraftarı olan kötücül ruhlar ise denge durumunu kaosa sürükleme çabası içerisindedirler(Tolkien,1999:29-38). Böyle bir durumda ise iyi ve kötü taraflar arasındaki savaşın bir anlamda ekoloji temalı bir çaba olduğundan bahsetmek mümkündür.
Valar arasında Aulë ve Yavanna, Eru’dan ayrı olarak iki farklı canlı formu yaratmışlardır. Bu canlı formları ekolojik açıdan birbirlerini dengede tutmak üzere yaratışmışlardır. Aulë madenci cüceleri, Yavanna ise ağaç çobanları olarak Entleri yaratmıştır. Cüceler’in madenlerini çalıştıracak ateşi sürdürülebilir kılmak için ağaçlardan faydalanmaya ihtiyaçları vardır. Aulë’nin eşi olan Yavanna ise bu durum karşısında orman tahribatını minimum seviyede tutulması için Entleri yaratmıştır(Tolkien,1999;53-59). Orta Dünya tarihi boyunca Cüce yerleşim yerlerinin ormanlara yakın olması ve Entler’in konuşmayı doğayla iç içe yaşamakta olan Elflerden öğrenmeleri ise bu çalışmanın kapsamı açısından önemli hususlardır.
Orta Dünya coğrafyası başlangıçtan bilinen sonuna kadar sık sık değişikliğe uğramıştır. Valar ve Melkor arasına yaşanan savaşlar esnasında sıradağlar yükselebilmekte, denizler yok olabilmekte, yanardağlar alev saçabilmektedir. Bununla birlikte düz olan Arda’nın Akalabeth sonrasında küresel bir hale geldiği de bilinmektedir. Tüm bu coğrafi süreçler Orta Dünya halklarının yaşayış biçimlerini, savaş stratejilerini ve birbirleriyle ilişkilerini önemli ölçüde etkilemiştir.
Orta Dünya’da günlerin başlaması ise ışığın varlığına kökten bağlıdır. Işığın ortaya çıkması ile birlikte doğa hayat bulmaya başlamıştır. Valar ve Melkor arasında yaşanan ilk savaştan galip çıkan Valar, Orta Dünya’nın kuzeyine ve güneyine iki lamba inşaa etmiştir. Lambaların ışıldaması ile birlikte ilk filizler tomurcuklanmış ve bu andan itibaren “Arda’nın Baharı” olarak adlandırılacak devir başlamıştır(Tolkien,1999;43-44). Melkor’un saldırısı ile lambalar yok olduktan sonra Valar yalnızca kendi yurtlarını aydınlatacak ışık kaynağı olan ikiz ağaçları yaratmıştır. Bu durumda ise Orta Dünya’nın kalan kısmı ise yıldız ışıkları altında kalmıştır. Görülmektedir ki Orta Dünya için ışık ve ağaç imgeleri yaşama işaret etmektedir. İyilik, ışık ve ağaçla ilişkiliyken kötülük karanlık, alev, dondurucu doğuk ve bir anlamda kuzey bölgelerle ilişkilidir.
Melkor ve hizmetkarlarının bulundukları bölgelerde ekolojik soykırım yaptıklarından bahsetmek mümkündür. Onun esaret döneminde bile kurduğu sanayi ve buna dayalı üretim devam etmiştir. Melkor’un esaretinin bitip de Valinor’da yaşamasına müsaade edilen yıllarda Fëanor tarafından Orta Dünya tarihini kökten değiştirecek olan, Silmaril adlı üç adet mücevher yapılmıştır. Silmariller, Valar’ın topraklarını aydınlatan ağaçların çiyleri hammadde kullanılarak yaratılan Orta Dünya tarihinin gelmiş geçmiş en kıymetli mücevherleridir. Böylesi bir güzelliğin kaynağını doğadan, fantastik doğadan alması ise önemli bir noktadır. Silmaril meselesi Orta Dünya ekolojisi ve çevre tarihi açısından bir dönüm noktasını teşkil etmektedir. Melkor’un tıpkı yaradılış müziği esnasında yok-olmaz aleve karşı oluşan arzusu gibi bir arzuyla Silmarilleri çalması ve ışık kaynağı ağaçları yok etmesi önemli bir ekolojik kıyım olsa da daha büyüklerine gebedir. Zira bu olay neticesinde pek çok siyasal, sosyolojik ve ekonomik gelişme yaşanmıştır. Ekolojik olarak ise Arda’nın aydınlatılması için Güneş ve Ay’ın yaratılmasına vesile olacaktır. Bu olayın önemli bir sonucu da, Güneş’in yükselmesiyle birlikte İnsan ırkının Orta Dünya’ya uyanmasıdır. Bunun Orta Dünya için pek çok toplumsal ve siyasal etkisi olacaktır(Ayrıntılı bilgi için Silmarillion’un ilgili bölümlerine bakılabilir).
Silmariller uğrına büyük savaşlar yaşanması(Örneğin diyarlar üzerindeki canlı olan tüm varlıkları yok eden ve alev ırmaklarının oluştuğu Ani Alev Savaşı), bu savaşlar akabinde Orta Dünya’nın Beleriand bölgesinin denize gömülmesi gibi olayların sonrasında tüm bunların uğruna yaşandığı silmarillerin doğaya karıştığı görülmektedir. Silmariller göğe, suya ve toprağa karışmıştır. Böylelikle üzerlerindeki mülkiyet hakkı yok olmuştur. Bu durumun ekolojik bir anlamı bulunmaktadır. Vahşice hırsların peşinde koşarak doğa ve doğal olan tahakküm altına alınırsa, yıkım kaçınılmaz olacaktır. Bu yıkım krallıkları ve şehirleri de kapsamaktadır. Üstelik yıkımla birlikte arzulanan şey de elde edilemeyecektir. Görülmektedir ki doğadan gelen yine doğaya karışmıştır. Bu durum, Orta Dünya tarihi için çok temel bir kuraldır. Silmaril savaşlarını genelde sabırlı olan tarafların kazanması, Melkor’un yerleşimi olan Angband’ın temesinde tumanlar tüten dağlar silsilesi olması gibi anlatımların varlığı, Tolkien’in sayayiyi, sanayi üretimini ve bu bağlamda çalışkanlıktan farklı olarak hırslı üretimi kötücül olarak gördüğü anlaşılmaktadır.
Silmarillion’da anlatılan olaylar sonrasında Númenor medeniyetinin de hırslarının peşinden sürüklenerek devasa bir donanma inşa etmek için Orta Dünya’da ağaç kıyımı yaptığı görülmektedir. Bununla birlikte, Númenor insanlarının bu devasa donanma ile Valar’a savaş açmasıyla Númenor adasının Eru tarafından denizin dibine batırıldığı okuyucuya anlatılmaktadır. Tüm bu olaylar sonrasında düz olan Arda, Eru tarafından bir küre haline getirilmiştir. Valar’ın yurdu ise bu kürenin dışında yer almıştır. Númenor’un yaşadığı bu olay Akalabeth olarak adlandırılmaktadır ve “Güç Yüzüklerine Dair” adlı eserde anlatılmaktadır(Tolkien,2000). Benzer şekilde, madencilikleriyle ünlü Cüceler’in değerli maden hırsları nedeniyle bir sefer Balrog ve bir sefer Ejderha yıkımına uğramaları da bu bağlamda okunabilmektedir(Tolkien,2015a;38)(Tolkien,2015b;382). Cüceler’in yaşadıkları, kısmen de olsa sanayi ile ilişkilidir. “Yüzüklerin Efendisi” eserinde büyücü Saruman idareside bulunan ve yeşilliği ile bilinen Isengard bölgesinin gelişim seyri ve yıkımı da bu açıdan okunabilmektedir. Zira Melkor’un uşağı Sauron tarafından yapılan Tek Yüzük’ü ele geçirmeyi arzulayan Saruman, bu hırsı uğruna Isengard ve çevresini kötülük yuvası bir sanayi tesisine dönüştürmek suretiyle bir ekolojik kıyım yapmıştır(Tolkien,2015b;316). Isengard’daki yıkımı sonlandıran ise Yavanna’nın yarattığı Entler olmuştur. Böylelikle Entler Orta Dünya tarihi boyunca ilk kez siyasal nitelikte bir hamle yapmışlardır(Tolkien,2015c;191-198).
Bir diğer örnek ise Sauron’a dairdir. Sıradağlarla çevrili ve korunaklı bir bölge olan Mordor, Sauron’un orayı yurt tutmasıyla birlikte yeşil doğasını yitirip küllü çamurla kaplanmış bir bölge haline gelmiştir. Mordor, zehirli havası, duman püsküren Hüküm Dağı, küllü çamuru ve pis kokusu ile Sauron’un sanayi merkezidir. Bu noktada, Melkor’un Angband’ı ve Sauron’un Mordor’u arasındaki sanayi bacası görevi gören duman kusan dağ imgesi ortaktır. Mordor’un kara kapıları ve devasa Barad-dûr kulesi, sanayisinin gelişmiş olduğunun kanıtıdır. Tolkien’in Orta Dünya tarihi boyunca kullandığı sanayi imgesinin bir boyutunu da hava kirliliği oluşturmaktadır.
Orta Dünya tarihinde bazı arzuları doğa ile iç içe bir yaşam sunduğu örnekler de bulunmaktadır. Melian ve onun büyüsünden müteşekkil Melian Kuşağı’nın Doriath’ı Melkor’un ekolojik yıkımından koruması ve bu korunaklı halin Doriath’ın siyasal ilişkilerinde belirleyici rol oynaması bu anlamda güzel bir örnektir(Tolkien,1999;286). Bununla beraber, Elf yüzüklerini kullanan Elrond ve Galadriel, yüzüklerin kudretiyle yurtları olan Ayrıkvadi ve Lothlórien’i inşa etmişler ve güçlü kılmışlardır. Bu durumda, Elf yüzüklerinin bir nevi doğal güçleri kontrol etmeyi mümkün kıldığı görülmektedir. Bu özellik, ezelden beri nehirleri, ormanları ve denizleri seven Elfler için tesadüfi değildir. Elfler, tarihsel süreçte daima fiziki coğrafyayı bozmadan onunla kendilerini muhafaza edişlerini mevzu bahis Vilya ve Nenya yüzükleri ile sürdürmüşlerdir. Bu durum Orta Dünya’nın ekolojisi ve çevre tarihi açısından önemlidir.(Tolkien,2015b;465).
SONUÇ
Medeniyetler, gezegenimizde olduğu gibi Tolkien Legendariumunda da doğa ile ilişkilerinin seyrine göre varlıklarını sürürebilmektedirler. Görülmektedir ki Tolkien, eserlerinde doğa vurgusu ve sanayi eleştirisi yapmaktadır. Onun bu vurguyu yapmasında 1. Dünya Savaşında bizzat savaşması, 2. Dünya Savaşına tanık olması, Sanayi Devrimi sonrası İngiltere’nin meşhur hava kirliliği, Alman sanayisi ve savaş makinesi gibi yaşadığı döneme ait faktörlerin etkisi bulunmaktadır. Bununla birlikte, bu çalışmada Orta Dünya’da iyi tarafın son tahlilde kazanmak zorunda olduğuna dair genel yanılgıya bir düzeltme getirilmektedir. Orta Dünya tarihi boyunca oluşum ve bozuşum, denge ve kaos mücadeleleri görülmektedir. Bu mücadelede ise kendiliğinden bir denge durumunda bulunan “Doğa” nın yanında yer alan taraf nihai kazanan taraf olmaktadır. Doğa ile uyum içerisinde olanlar ise iyiler olmaktadır(Bu noktada iyiliğin ve kötülüğün felsefi derinliğine inilmeyecektir). Bu anlamda tek galip gelen ise doğa olmaktadır. Bu çalışma, Orta Dünya’da olmuş tüm vakaların bu perspektiften detaylı incelenmesi; Orta Dünya coğrafyasının tüm detaylarıyla felsefi göndermeleri ve bu bağlamda Orta Dünya halklarını etkileyiş şeklinin analizi ile geliştirilebilir.
Not: Bu çalışmanın devamında Orta Dünya’nın kentleşmesine ve bu anlamda fahri bir kent plancısı olarak görülebilecek Tolkien’in eserlerinin bu bağlamda okuması yapılacaktır.
KAYNAKÇA
ALAN Mikhail, Osman’ın Ağacı Altında Osmanlı İmparatorluğu, Mısır ve Çevre Tarihi, 1. b., İstanbul: İş Bankası Kültür Yayınları, 2019.
CANGIZBAY Kadir, Sosyolojiler Değil Sosyoloji, 4.b, Ankara: Ütopya Yayınevi, 2011.
KELEŞ Ruşen, HAMAMCI Can, Çevrebilim, Ankara: İmge Kitabevi Yayınları, 1993.
RADKAU Joachim, Doğa ve İktidar: Global Bir Çevre Tarihi, 2.b, İstanbul: İş Bankası Kültür Yayınları, 2020.
TOLKİEN J.J.R, Hobbit, 8.b, İstanbul: İthaki Yayınları, 2015a.
TOLKİEN J.J.R,Güç Yüzüklerine Dair, 1.b, İstanbul: Altıkırkbeş Yayın, 2000.
TOLKİEN J.J.R,Silmarillion, 1.b, İstanbul: Altıkırkbeş Yayın, 1999.
TOLKİEN J.J.R,Yüzüklerin Efendisi Birinci Kısım: Yüzük Kardeşliği, 11.b, İstanbul: İthaki Yayınları, 2015b.
TOLKİEN J.J.R,Yüzüklerin Efendisi İkinci Kısım: İki Kule, 9.b, İstanbul: İthaki Yayınları, 2015c.