Önce bir uğultu duyuluyor
uzaktan,
Yaklaşıyor yeri sarsan bir
kudretin ayak sesi.
Heyecan ile doluyor yürekler yavaştan,
Görünüyor heybetli bir hilkat
garibesi.
Yaratıldı özü ıslak topraktan,
Âdemoğluna benzer aciz evveli.
Kazındı alnına ahvali çoktan,
Üflendi ona hurufların kudreti.
Ulular efsunlarını okuyor,
Dört bir yana fısıldayarak.
Ve kâfirler dehşetle irkiliyor;
Golem’in kinini anımsayarak.
İri kolları kalkanları dövüyor,
Ateşler içinde durmaksızın
savaşıyor.
Ve efendilerine yılmaz inancı,
Çatlayan bedenini yekpare
tutuyor.
Delinen zırhların çınlaması,
Karışıyor acının çığlıklarına.
Günahkarların akan kanları,
Doluyor Golem’in göz
çukurlarına.
Şer getirenlerin pişmanlıkları,
Derman olmaz bozguna
uğrayana.
Ve öfkenin hırçın dalgaları,
Bürünüyor bir devin karanlığına.
Azap hırsıyla dolan mahluklar,
Taştan bir surda tökezliyor,
Bu sur yerinde usla durmayıp,
Bir kabus gibi içlerine çöküyor.
Sonunda seçkin ve aziz ruhlar,
Huzurun dinginliğiyle soluklanıyor.
Ve erdemlerin en kutlusuyla
Golem,
Bozulmaz yeminini tamamlıyor.