Türünün yüzlerce yıllık tüm geleneklerine uygun olarak bu durumdan gayet memnundu. Yaşam biçiminin kendisi adına atalarının yaptığı doğru, mantıklı ve en faydalı seçim olduğuna yürekten inanıyordu.
Yaşadığı evi köşe bucak temizlemek, yemek yapmak, efendisi olarak kodlanan insanların verdiği çeşitli emirleri harfiyen yerine getirmenin yanı sıra her ev cini gibi boş zamanlarında hakarete uğramak, yerli yersiz azarlanmak ve arada sırada da darp edilmek gibi hobileri vardı.
Onun da en büyük motivasyonu hemen her ev cinininkiyle aynıydı; en doğru, en kudretli, en iyi büyücü ailesinin hizmetinde olduğu duygusu…
Her gününü bu üstün aileye hizmet etmek gibi büyük bir şerefe eriştiği için kutsal sayar, ona bu şansı veren talihini sevinçle anardı. Başka ev cinlerinin kendisinden daha alt düzey büyücülere hizmet ettiği düşüncesiyle onlara acırdı. Fakat diğer ev cinlerinin de kendi hizmet ettikleri efendilerini tam da Jobsy’nin kendi efendilerini koyduğu yerde görmeleri karşısında “tüm ev cinlerinin ne kadar cahil” olduklarını düşünerek hem hiddetlenir hem de üzülürdü.
Hizmetinde olduğu efendilerinin bütün bir aile tarihinde hep en asil, en dürüst olmasının yanısıra hep haksızlığa uğratıldığını, herkes tarafından zarar verilmeye çalışıldığını da inanıyordu. Bu duygusunun her gün kaygının doğurduğu bir coşkuyla işlerine dört elle sarılmasında büyük katkısı vardı.
Kötü muameleye uğradığı zamanlarda onların isteklerini doğru bir şekilde uygulayamadığı için, bu kutsal aileye layık olamadığı için kendisine onların yaptığından fazla eziyet ederdi.
Başarısızlıklarının sonunda bir gün bu kutsal aile tarafından başka bir büyücü ailesine veya bir kuruma satılmaktan çok korkardı. Ve bu korkusunun bir nedeni ailesine ve atalarına karşı düşeceği gurursuzluk olsa da daha önemli kısmı kendisinin yerine gelebilecek ev cininin o üstün vasıflı aileye aynı özveriyle hizmet etmeyeceği korkusuydu. Öyle bir durumda kendisini satan ailenin başına gelebilecek her türlü kötü şeyin sorumluluğunun gene kendini kovduran Jobsy’de olduğunu düşünür ve bu ihtimali aklına getirdikçe ağlayıp, kafasını duvarlara vururdu.
Jobsy’nin bundan da büyük bir korkusu daha vardı. Sessiz çığlıklar atarak uyandığı, krizler geçirdiği o anlar. Kötü rüyalarında bir ev cininin en büyük dehşetini görürdü. Kimi zaman uzun kollarıyla onu doğrudan kapı dışarı edecekmiş gibi duran bir gömlek, bazen üstünde tepinecek gibi duran bir pantolon, içinde insan olmayınca ruh emiciyi andıran bir cüppe…
Efendileri tarafından kendisine bir giysi verilmesi demek onu satmaya bile değer görmeyip, azat etmeleri demektir. Bunu aklına her getirdiğinde ruhu küçük vücudundan dışarı fırlayacakmış gibi oluyor, kendini kontrolsüz cisimlenmeler sonucu olmadık yerlerde buluyordu.
Azad olmak; inandığın her şeyin yıkılması, ailenin onuruna kara bir leke sürmek, bir ev cininin başına gelebilecek en büyük felaketi yaşamaktır.
Ruhsal çöküşün dışında bir de kendini kabul edecek başka bir aile bulamazsa bir ticari işletmede eski efendilerinin yanından bile geçemeyeceği kötü ve boş insanlara hizmet etmek zorunda kalırdı.
Üstelik onun için diğer insanların efendilerine yeteri kadar saygı göstermemesi bile katlanılamaz bir durumdu. Bir de efendilerini hiç umursamayan insanların olduğu ortamda çalışmak düşünmek bile istemediği şeylerdi.
Hayatı bu aşkla bağlılığın verdiği huzur ve onu yitirme kaygısıyla gelen huzursuzluklar ekseninde normal akışında giderken gelen üzücü bir haber hayatını bütünüyle değiştirecek bir süreci başlatacaktı. Aslında haberin kendi hayatıyla bir ilgisi yoktu. Başkası adına çok üzülmüş fakat bireysel anlamda bir kaygı duymamıştı.
Köklü ve güçlü büyücü ailelerinden Malfoy Malikanesi ‘nin ev cini serbest kalmıştı.
Mr. Jobsy, Ev Cinliğinden iş adamlığına giden başarı öyküsünü ve büyü dünyasına dair bilinmeyenleri, sonraki sayılarımızda anlatmaya devam edecektir.
Twitter hesabı@mrjobsy’i takip edebilirsiniz. Hayran kurgusudur (Fanfiction).