En Çok Okunanlar

Benzer Başlıklar

Temürle Dövülen Acun

Kozmosun kaos üzerindeki galibiyeti, genel olarak mitik anlayış yönünü belirler. Onu algılama heyecanı, “düzeni ve harmoniyi sağlama amacına yöneliktir ve kaos ve düzensizlik unsurlarına yer olmayan bir dünyaya endekslenmektedir.[1] Kaos, var olan yasalardan müsaade edilemez uzaklaşma olarak değerlendirilmektedir. İnsan denen sosyal hayvanın var olduğu faunayı çevreleyen nesneler, onun mitik davranış stratejisini doğru bir şekilde düzenlemesine yardımcı olmuştur. Nesneler; zamanı, mekânı, sosyo-kültürel yapıyı, dini ve kutsal ilişkileri düzenleyen simgelerdir. Bu simgelerin dilini bilen homo sapiensler, yönlerini kolaylıkla bulabilir ve kozmosu inşa edebilirler.

Mitik zihin sembolizasyon ağları ile örülüdür. İnsanoğlu var olduğu andan itibaren çevresini tanımaya ve onu anlamlandırmaya çalışmıştır. Belirsizliğe, boşluğa tahammülü olmayan insanoğlu, çevresindeki ve zihnindeki soyut olan varlıkları somutlaştırmaya yani bir anlam çerçevesine koyma yoluna gitmiştir. Bunun sonucunda da birtakım simgeleri meydana getirmiştir. Simge, karmaşık zihnin kozmik ürünüdür.

Türk folklorunda karşımıza sıkça çıkan simgelerden biri olan demir, derin anlamlar yüklenmiş bir kült unsurudur. Kült, evrendeki herhangi bir nesneye veya kavrama karşı duyulan korkuyla karışık saygı, tapınma veya taparcasına sevme durumudur. Örneğin su, ağaç od, demir gibi tabiat nesneleri veya ölüm, aile, atalar gibi kavramlar, kendi çevresinde kült oluşturabilecek unsurlardır ve zaten birçok toplumun bunlarla ilgili kültleri vardır. Türkler tabiatta var olan her şeyde insanoğlu tarafından idrak edilemeyen gizli birtakım güçler olduğuna inanıyorlardı. Kültlerde kutsanan tahsis edilen şey, bu varlıkların kendileri olmayıp bu varlıkların sahip oldukları gizil güçlerdir. Demir/temür Türklerde ıduk yani kutsal kabul edilmiştir. Demirin kutsal kabul edilmesinin sebebi ise madenin biçimsel olarak sert, dayanıklı, keskin, koruyucu vasıfları etkin olmuş olmalıdır.

Mitoloji içerisinde karşımıza kült olarak çıkan unsurların hepsinin sosyal yaşantı içerisinde önemli fonksiyonları vardır, zaten bundan dolayı kültleşmişlerdir. Demirin işlenmesi uygarlık tarihi içerisinde bir kırılma noktasıdır. Demir insanoğlunun sosyal yaşantısını değiştirmiştir. Cinsiyet odaklı rol dağılımı meselesine baktığımızda, demirin henüz kullanılmadığı dönemdeki insan topluluklarında anaerkil bir yapılanma varken demirin işlenmesiyle birlikte toplumda ataerkil yapılanma başlamıştır. Bunu Türk mitolojisinden örnekler ile açıklayacak olursak: tanrıça ya da dişi ruh olarak ele alabileceğimiz Umay, kadınları ve çocukları koruduğuna, onlara yaşam gücü verdiğine inanılan mitik bir varlıktır. Her şeye hayat veren Güneş’in de Umayla ilgisi vardır. Güneş’in ısı vermesi dolayısıyla Umay, ateş ve ocak kültleriyle ilişkilendirilir. Umay’ın ateş ile olan ilişkisi ve Umay ile ilgili çeşitli Türk boylarındaki uygulamalarda onun zaman zaman kötü nitelikli bir hale geldiği de düşünülürse, Al Karısı belki de Umay’ın ta kendisidir ya da onun kötülüğü temsil eden bir formudur. Nitekim Türk topluluklarında Umay, ateş ruhu olarak da kabul görmüştür. Umay’ın, Al Karısı’na dönüşümü yahut onun kötülüğü temsil eden formunun demir ile ilişkisini şu şekilde ifade edecek olursak: ateş dişil bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır ve kronolojik olarak da demirden önce var olan ateş önemli bir yaşam unsurudur. Tarihsel süreç bağlamında ise anaerkil dönem birçok toplumda ataerkil dönemeden önce vardı. Türkler arasında doğanın kutsallığı azaldıkça ve kayboldukça anaerkil sistemden ataerkil sisteme bir geçiş gözlemlenmektedir. Bu geçiş, demirin işlenmesiyle birlikte olup zaman içerisinde düşünce sistemi erilliği merkeze almıştır. Nesnel unsur olarak sahip olunan demir, güç kaynağı olarak algılanmıştır. Bu algıda demir canlıdır; doğurgandır ve cinsiyetlidir. Bu güç, Türk mitik algısındaki doğurganlıkla birlikte düşünüldüğünde anaerkil kaynaklı olup Umay Ana zihinsel tasarımlarıyla paralellik göstermiştir. Sonraları ise erkek egemen bir toplumun baskıladığı zihinsel saldırılarla birlikte ataerkil kalıplaşmalara dönüşmüştür. Bu dönüşümün sonucunda da demir, erkek egemen sosyo-kültürel tasarımların içinde şekillenmiştir. Bugün Anadolu ve diğer Türk boylarının yaşadığı coğrafyalarda karşımıza çıkan Al Karısı’na karşı alınan önlemler, yaptırımlar arasında demirin ana unsur olarak kullanılması tesadüfi değildir. Örneğin Al Karısından korunmak için lohusa kadınların ve yeni doğan bebeklerin başucuna bıçak konulması, yine lohusa kadınların evlerinin önüne kazma, kürek konması, lohusanın ve bebeğin yorganına iğne batırılması ve Al Karsısının iğne ile yakalanması demire yüklenen eril güçten kaynaklıdır. Hatta lohusa kadının ve bebeğin yanında erkek var ise, demirin koruyuculuğu etkin değildir; çünkü o ortama erkekten dolayı kötü ruh giremez. Bu algıdan hareketle Türk düşüncesinde demirciliğin erkek egemenliğine ve beraberinde askeri güç sembolüne dönüştüğünü söylemek gerekir.

Demir tanrısal köklere dayandırılır. Türkistan’daki çeşitli Türk boylarına baktığımızda demircilik mesleğini bir tanrının öğrettiğine inanılır. Bu tanrının adı, Kuday Bahsı’dır. Bir Yakut atasözü der ki:  “demirciler ve şamanlar aynı yuvadan çıkmadır.” Bu atasözü ile Eski Türk kültüründe demirciler ve din adamları arasında sıkı bir bağlantı kurulduğu görülmektedir. Hatta dokuz atası demirci olan şamanların “Tarkan” olarak adlandırıldıkları görülür. Bu şamanlara verilen ilginç haklardan biri de, dokuz kişiyi öldürme hakkına sahip olmalarıdır. İslamiyet’ten sonra da bu demirciler, evliyalar şeklinde karşımıza çıkar. Örneğin, Anadolu’da karşımıza çıkan birçok türbenin adı demir kültü ile alakalıdır. (Demir Yalayan, Demirci Baba vs.)

İlk demirci olan Erlik Han, kendi göğünü ve yerini yarattıktan sonra kendine çekiç, örs, körük, maşa ve diğer demirci malzemelerini yaptı, demiri kızdırdı ve çekiçle vurmaya başladı. İlk ve her vuruşunda yeraltı dünyasının yaşayanlarını yarattı. Bir Altay şamanı yeraltı dünyasına yaptığı yolculuk sırasında karşılaştığı engellerden birini şöyle anlatır:

 

“Kara kare biçiminde harman yeri;

Kutsal dört köşeli örs;

Kara kıskaçlar, durmadan açılıp

Kapanan;

Kara çekicin sesi,

Gürleyen kara körük

Babam Erlik’in yarattığı!”

 

Demir kurtarıcılıkla alakalı bir metaforumdur. Örneğin Göktürkler’den kalan “Ergenekon” anlatasına baktığımızda orada kurtuluşun bir demircinin öncülüğünde gerçekleştiğini görürüz. Buna bir başka bir örnekte “Oğuz Kağan Destanı”dır. Kahraman, Kiant adı verilen bir canavar ile dövüşür ve onu öldürür. Öldürdükten sonra başını keser, gökyüzünden bir kuzgun gelir Kiant’ı yer. Onu da oku ile öldürür ve sonrasında Oğuz Kağan, “Kiant’ı öldürdüm çünkü mızrağım demirdendi” şeklinde bir ifade kullanır. Burada Kiant’ı doğayı ve kaosu simgeleyen bir varlık olarak değerlendirecek olursak, Oğuz Kağan’ı da demiri kullanarak kozmosun sağlayıcısı, medenileştirici kahraman olarak değerlendirilebiliriz.

Demirin taşıdığı bir başka anlam ise kalıcılıktır. Örneğin Göktürk abidelerine baktığımızda devlet “mengü temür” olarak nitelenerek onun demir gibi sağlam, dayanıklı ve uzun soluklu bir devlet olacağı vurgulanmıştır. Gökyüzündeki hareket etmeyen ve daimi kalan yıldız, Kutup Yıldızı yani Demir Kazık (göğün direği) olarak adlandırılır. Gök, yeryüzü ve yeraltı tasarımına göre; yer, yeraltı, gök ve göğün direği evrenin en temel varoluş unsurlarıdır ve onlardan biri olmazsa ideal düzen bozulur. Bu algıda göğün direğinin ya da ağacının demirle sembolize edilmiş olması ve bu direğin göğün en tepesinde bir kanca ile takılı olması da demirin ne kadar sağlam olduğunu gösterir. Öyle ki Demir Kazık’ın tuttuğu yer, gök, yıldızlar ve diğer varlıklar, ipin kopmasıyla kötülükleri, başka bir söylemle kıyameti getirir. Türklerdeki tek tanrı inancında tanrının kurduğu bu ideal düzen, Türk hakanı ve Türk insanı tarafından sağlanır. Türklerde kahramanların yaptıkları yolculuklar da dünyanın merkezindeki demir kazıktan ya da evlerinin önündeki at kazığından başlar. Ayrıca ilahî kaynaklı olduğu düşünülen demirin sağlamlığı ve gücü; demircinin ideal düzeni sağlamadaki rolü de bu şekilde sembolize edilmiş olur.

Demirin bir diğer fonksiyonu yahut anlamı da  yaptırım gücüdür. Dolayısıyla yeminlerde sıkça kullanılan bir unsurdur. Örneğin, Divanü Lügati’t-Türk’e baktığımızda Kaşgarlı Mahmut şunları aktarır: “Türkler bir and içerken, bir söz verirken kılıçlarını ellerine alıp; “Kök kirsin, kızıl çıksın” şeklinde bir and içerler.” Yine Anadolu’da da yemin ederken bıçak yalama geleneği vardır.

 

Sonuç itibarıyla denilebilir ki, demirin insanla kutsal arasında aracı bir pozisyonda olması ve demire ait olan diğer anlamlar, demirin ve demircinin kutsal bir varlık olarak algılanmasını sağlamıştır. Demirin kutsallığı, etrafında birçok inanış ve uygulamanın oluşmasını beraberinde getirmiştir. Demirin günlük yaşamdaki gerçek fonksiyonu, onun törensel, mitsel fonksiyonunun devamı ve gelişimi, durumundadır.

 

Mitler, milletlerin idrakının çiçekleridir. Mitlerle ve esenlikle kalın!

 

 

KAYNAKLAR

ÇERİBAŞ, Mehmet, “Türklerde Demirciler ve Şamanlar”, Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Velî Araştırma Dergisi, Sayı 42, Ankara 2007, s. 1-10.

ÇOBANOĞLU, Özkul, “Türk Mitolojisi”, Türk Dünyası Ortak Edebiyatı-Türk Dünyası

Edebiyat Tarihi, Ankara, C. I, ss. 61-62.

ÇOBANOĞLU, Özkul, “Türk Dünyası Epik Destan Geleneği”, Akçağ Yay., Ankara, 2015.

ÇORUHLU, Yaşar, “Türk Mitolojisinin Ana Hatları”, Kabalcı Yayınları, İstanbul, 2010.

ELİADE, Mircea, “Demirciler ve Simyacılar”, (çev. Mehmet Emin Özcan), Kabalcı Yay.,

İstanbul, 2003.

ELİADE, Mircea, Şamanizm, (çev. İsmet Birkan), İmge Kitabevi, İstanbul, 2018.

E.L. Lvova, İ.V. Oktyabrskaya, A.M. Sagalayev, M.S. Usmanova, “Güney Sibirya Türklerinin Geleneksel Dünya Görüşleri I-II-III”, (çev. Metin Ergun), Kömen Yayınları, Konya, 2013.

ESİN, Emel, Türk Kozmolojisine Giriş”, Kabalcı Yayınları, İstanbul, 2005.

Kaşgarlı Mahmud, “Dîvanu Lugâti’t-Türk”, haz. Ahmet B. Ercilasun-Ziyat Akkoyunlu, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 2014.

ROUX, Jean-Paul, “Türklerin ve Moğolların Eski Dini”, Kabalcı Yayınları, İstanbul, 2011.

[1] Metelinskiy, Y. M., Poetika Mifa, Moskova, 1976: 169.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz